İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

YILIN İLK YAZISI..

YAYINLAMA:

Merhaba anneciğim

Yeni yılın güzel olsun

Ben her yıl ilk yazımı

Hep anneme yazarım

Hep annemi özlerim

Kimsesiz değilim belki, ama “ANNE” kimsesiziyim.

Anamın öldüğü gün!

Çok gençtim, küçücük bebeğim vardı kucağımda.

O küçücük bedene yaslandım, o küçücük gözlere sığındım.

Ondan habersiz…

Sığınak bebek…

Ağladım günlerce…

Dizlerimi o kadar dövmüşüm ki, mosmor olmuş.

Uzun süre geçmesin diye dua ettim, öylece kalsın istedim.

Gözyaşlarım o kadar çok, o kadar tuzluydu ki yanağımı yakmıştır.

Yanağımdaki o kırmızı dere yolu, uzun süre orada kalmıştı.

İnsanın kendi içinde yok olması olur mu?

Olur!

Anacığın ölür, o zaman olur.

Hangimizin bu yok oluşlarından kaçışı olabilir ki?

Yokluğuna alışamadığın ölüm, bir türlü unutamadığın ateşden gömlek… Giyer durursun

Hangi yerde, nerede, nasıl, hangi yaşta olursan ol…

Sevdiklerini kaybettiğinde, onlarla varolan sevgilerimiz ve yaşadıklarımız…

Her köşebaşında bekler

Merhaba anacığım, merhaba..

Bak, Anacığım

Görmesinler istiyorum içimi, senin kayıbında içimde açılan yaraları, kanamaları.

Benim onlar

Ben, bana ait hiç birşeyi, bu dünyanın samimiyetsiz insanlarının seyretmesini, bilmesini istemiyorum

Ellerimden kan damlıyorsa, avucum da biriktirir içerim

Kızılcık şerbeti misali

Anneciğim

Benim yapacak birşeyim yoksa…

Yalnızlık sanılarım çoğalıyorsa…

Sığınmak istediğim adresler azalıyorsa…

Dünyaya güvenimi kaybettiğim zamanlar çoğalıyorsa…

Başımı dayayacağım lavanta kokulu göğsün yoksa…

Zaman zaman yalnızlık ve insanlarla başa çıkamaz korkularım varsa

Ve bunları anlatmak için gece uyandıracak bir kişim yoksa

Cancağızım…

Merhaba anne…

Funda’ya takılanlar…

… Şener Şen, Cumhurbaşkanı tarafından kendine verilen ödülü almaya gitmiş… Vay arkadaş sen misin giden… Sosyal medyadan adama edilmeyen hakaret, edilmeyen küfür kalmamış. Protesto ediyorum, gitmiyorum dese, ödülüne siyasi bir anlam yüklemiş olacak ve belli bir kesimin kahramanı olacaktı… Adam gidince ve ödülü alırken “bu ödülü toplumsal barışa katkısı olması umuduyla kabul ediyorum” demiş… Daha ne desin… 2016’nın en şahane çağrısı olmuş… Şener Şen, benim her zaman kahramanım idi… Utangaç haliyle, utangaç oyunculuğu ile… Utanmaz insanlar, herşeye ama herşeye muhalif olan kesim. Kendi kötülüğünüzde bir karış sudan düşüp boğulasınız.

… 2016’nın son dayağı… Mustafa Topaloğlu, imam nikahlı eşi Derya’yı dövmüş… Kadın ile 18 yıldır beraber, 2 çocukları var. Elinin tersi ile yumruk atmış. Parmağındaki kocaman yüzük kadının yüzüğünü dağıtmış. Kadını hastanelik etmiş… Hastanede magazin programına bağlanıp anlatıyor… En ilginci oğlu anlatıyor; 18 yıllık ilişkiyi, “sağlam temelli olmayan ilişkiler, eninde sonunda biter” diyerek… Babasını kollamaya çalışarak… İki kardeşini yok sayarak. Anasının üzerine haksızlık yaparak gelen kadını, tuhaf tuhaf anlatarak 2016 en son hesabını görüyor.


Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...