İstanbul
Açık
16°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

DARBELERİN VE TERÖRÜN EKONOMİ POLİTİĞİ

YAYINLAMA:

Sevgili okuyucularım! İkinci yazımda haftanın iktisadi görünümünü incelemeyi düşünmekteydim. Ancak hepimizin milletçe içinde yaşadığımız yüksek tansiyonlu hava beni bu fikirden caydırdı. Rusya’nın Ankara Büyükelçisi müteveffa Andrey Karlov’a düzenlenen suikast bu fikir değişiminde en büyük etken olmuştur. Bu yüzden, birkaç yazı boyunca darbelerin ve terörün ekonomi politiği hakkında görüşlerimi sizlerle paylaşacağım.

İNSANLIK ERDEMLERİNİN YERİNE ALTIN HIRSI

Büyük bestekâr Richard Wagner, şaheseri olan Das Nibelungen Ring opera dörtlemesinde antik Germen mitolojisinden ilham alarak insanlığın modern trajedisinin altındaki temel etkeni altın (yani servet) hırsı olarak tanımlamıştır. Hem Doğu’nun hem de Batı’nın dayandığı değerler bütünlerinin ürettiği erdemler modern kapitalist toplumlarda kökünde servet hırsının yer aldığı erdemsizliklerle yer değiştirmiştir: Şövalyelik yerine pusu, diğerkâmlık yerine bencillik, hoşgörü yerine yabancı düşmanlığı, aşk yerine şehvet, mütevazılık yerine gösteriş ve tasarruf yerine tüketim. Bu erdemsizlikler yığınına dayalı kapitalist toplumsal düzenin sonucu ise eşitsiz gelir dağılımı, sermaye ve servet temerküzü ve etkinsiz kaynak tahsisi oldu. 21. Yüzyıla girerken Soğuk Savaş’ın bitmesinin bir çoğumuzu içine aldığı umut rüzgârları küreselleşme ile birlikte yakıcı alev fırtınalarına dönüştü. Umudunu kaybetmiş bireylerin yanına artık umudunu kaybetmiş toplumlar eklenmeye başladı. İşte terörün dayandığı en önemli maddi etken bu sistemin yol açtığı eşitsiz dağılım, yaygın yoksulluk ve umutsuz kitlelerdir.

MİLLİ DEVLET YERİNE KÜRESEL DEVLET

Soğuk Savaş sonrasında bütün dünyaya hakim olmak isteyen tek süper gücün entelijansiyasının piyasaya sürdüğü iki görüşten biri “tarihin sonu hipotezi” iken diğeri de “medeniyetler çatışması hipotezi” idi. Her iki bakış açısı da, dünyada artık mümkün tek uygarlığın piyasa ekonomisi temelli liberal demokrasiler olduğu bunu da ancak Yahudi – Hristiyan kültürün diğer kültürlere galibiyetiyle sonuçlanacağı algısını toplumlarda yaymaktaydılar. Uzun dönemde amaçlanan ise küresel sermayenin güdümünde bir dünya devleti idi. Küreselleşme tartışma ve güzellemeleri işte bu minvalde dünya matbuatına yayılmaya başladı: Artık milli devletlere gerek yoktu, millet kavramı miadını doldurmuştu, insanlar milli ve toplumsal hiyerarşilere karşı kendi bireysel özgürlüklerine sahip olmalıydılar ve ilâ ahir. Hedef öncelikli olarak milli devletlerdi. Çünkü küresel sermayenin üretim fazlalarının satılacağı ve yine tasarruf fazlalarının borç olarak piyasalarını dolduracağı ekonomiler milli devletler vasıtasıyla korunmaktaydı.

İçin de bulunduğumuz yüzyılın ilk yirmi senesinde ABD’nin küresel haçlı seferlerine (Afganistan ve Irak Savaşları) Turuncu Devrimlere ve Arap Baharına sahne olan dünyada aynı zamanda birbirini takip eden gelişmekte olan ülke krizleri ve Küresel Krizi de tecrübe ettik. Bizde de MİT operasyonu ile başlayan 15 Temmuz Darbe ve İşgal Teşebbüsü ile zirvesine çıkan bu etkilerin ana hedefi Türkiye’nin milli devleti Türkiye Cumhuriyeti ve onun dayandığı milli iradedir.

Pazartesiye devam edeceğiz.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...