İstanbul
Açık
16°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

​ROSETTA ALAN TURİNG VE BEYT-ÜL HİKME

YAYINLAMA:

Napolyon, Mısır’ı ele geçirip dünya hükümdarlığına adım atmayı hayal ettiğinde bambaşka bir dünyanın da kapılarını aralıyordu. Reşit ismindeki kasabada bir kale inşa ederken bir taş bulurlar. Bu taş daha sonra farklı yollarla İngilizlerin eline geçer. Taşın adı Rosetta’dır. Taş büyüktür büyük olmasına ama taşın önemi büyüklüğünden ileri gelmez. Hatta içinde yazanlarla da ilgili değildir. Bu taş o güne kadar çözülemeyen hiyeroglifleri çözmeyi sağlayan bir özelliğe sahiptir. Aynı taş üç farklı dilde yazılmıştır ve ölen bir dil sadece bu uzunca metin temel alınarak yeniden ortaya çıkar. Osmanlı topraklarından çıkan bu taşın şu anda bulunduğu yer Londra’daki Britanya Müzesi. Pek çoğumuz Avrupa ve Amerika müzelerinin hırsızlık eserleriyle dolu olduğunu düşünür. Bu gerçeğin sadece bir kısmıdır. Çalınmasını sağlayan şey ise bulunan şeylerin değerini anlamaktan uzak olmamızdır. Sadece biz değil Fransızlar da Rosetta’nın kıymetini anlamaktan uzaktır. Britanya Müzesi’nin kurucu eserlerinden biri değildir Rosetta ama sonraları koleksiyona dahil edilir. Bugün en fazla turist çeken eserlerden biridir. Ziyaretçilerin bu taşın resmini çekmek için gösterdikleri gayret gerçekten görülmeye değerdir. Tarihin anlamsız görülen bir kısmını canlandıran çok önemli bir gelişmedir ve İngilizlerin Mısır tarihi konusundaki uzmanlıkları için açılan büyükçe bir kapıdır.

Meselenin bir yönü tarihse diğer yönü şifreleri çözmektir. Çözülen bu şifre bir millete elde ettiği toprakların tarihini kültürünü anlaması ve menfaatlerine uygun stratejiler geliştirmesine öncülük etmiştir. Bir anlamda hikmete açılan kapı olmuştur Rosetta. Benzer bir şifre çözümü, İngilizlerin Almanları İkinci Dünya Savaşı’nda alt etmesinde yaşanmıştır. Alman Enigma şifreleri için gayret gösteren Alan Turing yaptığı başarılı çalışmalarla bilgisayarın temel mantığını ortaya koymuştur. Kısaca bir taş sadece bir taş değil, bir şifre çözümü de sadece bir şifre çözümü değildir.

Almamız gereken dersler var. Sadece yakın zaman önce çözülen Bylock şifreleri bile şifrelemenin ne derece hayati bir konu olduğunu ve şifreleri çözmenin türlü melanetlere engel olabilecek bir nimet olduğunu gösteriyor.

Dün Britanya Müzesi’nin kuruluş yıldönümüydü. İngiliz aklının dünyayı kavraması ve geleceğe ilişkin tasavvurları için Rosetta taşı anahtar öneme sahip. Rosetta, antik Yunanla antik Mısır’ı birleştiren bir köprü ve bu taş sayesinde dünya tarihinin o güne kadar kayıp olan bir parçası anlamlanabildi. Müzelere bir de bu yönden bakmak lazım. Tarihin şifrelerinin çözüldüğü ve yeni şifrelerin kodlandığı mekanlar olarak. Belki bu şekilde tarihimizin kayıp parçalarını bulur, geçmişle gelecek arasında bir kurabiliriz.

Atı alan Üsküdar’ı geçmiş sen neden bahsediyorsun diye düşünecek olabilirsiniz. Hiç de öyle değil. Geçmişimize baktığımızda geleceğimizi kurabilecek birçok değerli parçayı görebiliriz. Mesela İslam’ın ilk dönemlerinde Bağdat’ta kurulan Beyt-ül Hikme’yi kuran düşünceyi yeniden düşünebilirsek belki de özlediğimiz güzel günlerin bize hiç de uzak olmadığını fark edebiliriz. Britanya Müzesi’ne de imrenmemize gerek kalmaz.


Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...