İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

​DAHASI VAR!

YAYINLAMA:

Her rengin en koyusu siyah veya siyaha yakın…

Her rengin en açığı beyaz veya beyaza yakın…

Yani uçlarda yaşayanlar için gökkuşağından bahsetmek boşa kürek çekmek gibi.

Birbiri ardına gelen cemreler baharı müjdelerken, hayata ve geleceğe rengarenk umutlarla bakmak istiyorum.

Renkleri anlatmak ve renklerin tonlarında buluşup Anadolu kilimleri kadar güzel başarılar dokumak istiyorum “Ben varım” diyen herkesle…

Ama uçlardan kurtulamıyoruz.

Dürtülerimizle hep en şiddetlisi oluyoruz veya en sessizi…

Halbuki “en” her zaman “en” güzeli işaret etmiyor.

Çünkü bir yandan biliyoruz ki, iyiliğin, güzelliğin buna karşılık kötülüğün ve çirkinliğin sonu yok…

Daha güzel…

Daha doğru…

Daha iyi çıkacaktır karşımıza her zaman.

Yalnızlık uçlara iter… Uçlarda yalnızlığın soğukluğu ve karanlığı artar. Kısır döngü…

Birliktelik ise bütünü kucaklar…

“Birlikte neleri yapamayız”a kafa yormak, bu çalışmanın sonuçlarını çıkarmak ve paylaşmak kimin ne işine yarar?

“Birlikte neler yapamayız?”

Ne kadar boş bir önerme değil mi?

Halbuki “Birlikte neler yapabiliriz?” tam tersine bir o kadar dolu ve fayda vaat ediyor.

Alnı secde gören bir insan, ateist bir insan için niye öteki olsun?

Veya tam tersi.

Her görüş, inanç ve anlayışta “insan olmanın” erdemine dair buluşulabilecek ortak bir nokta yok mu?

İçinde siyaset olmayan, içinde ayrılık olmayan, içinde itiraz olmayan bir sofra kuramaz mıyız?

Hepimizin karnı acıkmıyor mu?

Bir simit hepimizi doyurmuyor mu?

Açlığın ve simidin sağcıya, solcuya, Türk’e, Kürt’e muamelesi farklı mı?

İnsan olmanın erdemi çok büyük, birliği çok çabuk ve sağlam bir şekilde sağlayacak kadar büyük; fakat biz o erdemden uzaklaştıkça teferruatların çatışması içinde insanlığa kastediyoruz!

Türk Dil Kurumu “erdem” için, “Ahlakın övdüğü iyi olma, alçak gönüllülük, yiğitlik, doğruluk vb. niteliklerin genel adı, fazilet…” tarifini yapıyor.

“Erdem”de buluşabilir miyiz?

Hayat siyah ve beyazdan, evet ve hayırdan ibaret değil.

Konuşabilmeliyiz. Oturup tartışabilmeliyiz.

Çünkü güç ve zenginlik, renklerin tonlarında, düşüncelerin farklılığında…

Sofradan kaçmamak şartıyla…

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...