İstanbul
Açık
16°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

​İKİ YARIM BİR TAM ETMEZ

YAYINLAMA:

Türkiye Kore ile NATO’ya girişinin ertesinde tanıştı. Askerlerimiz derledik, topladık ve Kore yarımadasında Amerikalılarla birlikte komünizme karşı savaş verdik. Henüz haritada yerini gösteremediğimiz ülke, savaşın ardından büyük bir ekonomik canlanmaya sahne oldu. Sokaklarımızda Hyundai, avuçlarımızın içinde Samsung cihazları Kore’nin ekonomik dirilişinin sembolüydü. Aslında iki Kore var ve şu ana kadar bahsettiğimiz sadece güneydeki kısmıydı. Kuzey’de ise komünizmle faşizmin tuhaf bir bileşkesi olan tuhaf bir yönetim var ve yönetimini sürdürüyor. Türlü fraksiyonları bulunan ve Arnavutluk’tan Çin’e kadar farklı ülkeleri benimseyen sol fraksiyonlar arasında Kuzey Kore modelini savunan var mıdır bilmiyorum.

Güney’deki Kore’nin gündeminde edebiyat, teknoloji ve insanların daha uzun nasıl yaşayacağı konuşuluyor. Gazetelerde yer alan haberlere göre 2030 yılında dünya üzerinde ortalama hayat süresinin en fazla olduğu ülkelerden birisi Güney Kore olacakmış. Kuzey’de ise hayat süresi daha az, hayat kalitesi çok daha düşük. Sadece bir sınır tarafından bölünen kocaman bir laboratuvara benziyor Kore. Ülkenin bir tarafında teknoloji hüküm sürerken diğer yanı karanlıklar içinde. Ülkeyi keyfi bir yönetim biçimiyle yöneten aile, kendi içindeki meseleleri de ilkel yöntemlerle çözmeye devam ediyor. Ülkenin başındaki yönetici sürgündeki üvey kardeşini Malezya’da akıllara durgunluk veren bir operasyonla öldürttü. Dünyanın önemli bir kısmı magazin ve gerilim karışımı olan bu gelişmeyi dikkatle izliyor.

Aynı coğrafyada iki ayrı ülkenin nasıl birbirinden bu kadar uzak kalabileceği pek çok kişinin aklını kurcalıyor. Bir ideoloji ülkeyi ortadan ikiye bölecek denli güçlü olabilir mi? Yemen zamanında bunu yaşadı, Almanya, Sudan, Kıbrıs... Bunlar da Kore dışında Kuzey-Güney yada Doğu-Batı olarak bölünen ülkeler arasında... Bazıları tekrar birleşti ve bazıları birleşmeye çalışıyor, bazılar da birleştikten sonra tekrar ayrılma mücadelesi veriyor.

Anlaşamıyorsa ayrılsınlar demek pek çözüm getirmiyor. Ayrılıklar beraberinde türlü acılar getiriyor. Kederle yoğrulan coğrafyalar ruhunu kaybediyor ve nasıl desem bir daha kendini yakalayamıyorlar. Güney Kore’yi mutluluk içinde sanıyorsak yine yanılıyoruz. Türlü gelişmenin içinde içlerinde kapatılmaz bir yara var. Vücudunun yarısını yitiren bir kişi geride kalan yarısıyla ne kadar gülümseyebilirse işte o kadar mutlular.

Mona Lisa’nın ağlayan ve gülen yüzleri gibi gazete sayfalarına Kore’nin mutlu ve mutsuz yönleri yansıyor. Görüyoruz ki aslında yarım mutluluk yoktur. Sadece yarısı gösterilmemeye çalışan mutsuzluklar vardır.

Bütün bunları neden yazdım? Birbirine ölesiye düşman bir toprağın parçalarından iki mutlu toplum oluşmaz. Belki biri daha gelişmiş olabilir ama elimizde kalan şey iki mutsuz yarımdır. Gangnam şarkısını söyleyen Güney Koreli tuhaf şarkıcı ile üvey kardeşini katlettiren Kuzey Koreli diktatör, gazete sayfalarında bir milletin iki farklı hikayesini anlatıyor. Biliyorum yakından bakınca daha farklı hikayeler de belirecektir ama Kore’ye bakınca içimden şöyle fısıldıyorum: İki yarım bir bütün etmez, bu matematiktir ama hayat değil.


Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...