İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

MUTSUZLUK LİMANINA DEMİR ATMAK MI; HAYALLERİNİN PEŞİNDEN KOŞMAK MI?

YAYINLAMA:

Sen kanatlanıp uçmak isterken, birileri seni hep aşağılara çekmeye çalışıyorsa...

Sen, içten gelen bir sevgiyle ışıl ışıl bakarken; onun donuk, duygusuz bakışları bazen üzerinde tarifsiz bir ağırlık oluşturuyorsa...

Bir çınar ağacının altında çayını yudumlayıp parktaki kırmızı gülleri seyretme mutluluğunu sana çok görüyorsa... Her seferinde bir bahane bulup o anı sana zindan ediyorsa...

Deniz kenarında martıların aşk şarkılarını dinlemek isterken, hep hayatıyla ilgili yakınan o bunalımlı ses, burada da seni rahat bırakmıyorsa... Gözlerindeki hüznü hemen farkettiğin ve her zor günlerinde yanında olduğun arkadaşların en dertli, en sorunlu anlarında seni hep yalnız bırakıyorsa... Sevgiyle kucakladığın kimileri en beklenmedik bir anda arkandan vuruyorsa... Sen, koşmak isterken kollarından çekerek durdurmaya çabalıyorsa... Daha ileriye gitmek için hızlanmışken; o, sürekli frene basıyorsa...

Biraz soluklan ve düşün. Daha ne kadar sürecek bu esaret? Teslimiyet... Hep başkalarını mutlu etme çabası... Kimseleri üzmeme telaşı... “Aman benim hakkımda kötü düşünmesin” kaygısı... “Kimseye bir yanlışım olmasın” obsesifliği...

YAŞAM ENERJİMİZİ EMEN DUYGUSAL VAMPİRLER...

Görmene rağmen kör, duymana rağmen sağır olmuşsan... Mantığının sesini değil de kalbinin sesini dinleyip her sefer hayalkırıklığı yaşamaktan yorgun düştüysen...

Ruhuna iyi gelen şeyleri sen bilirsin. Ve içindeki çocuğu mutlu etmek için yapacaklarını da... Başkaları için ruhunu paspas, saçını süpürge ederken, andaki güzellikleri kaçırdığının bilmem farkında mısın? Çevrendeki obez egolu insanların kaprislere katlanırken, içlerindeki çocuğu ne kadar ihmal ettiklerini hiç düşündün mü?

Bazen evde yanıbaşında, hatta yatağında... Bazen okul sıralarında... Bazen iş yerinde yan masanda... Bazen de telefonun öbür ucunda. Hayatına bir şekilde, belki de senin sınavın olarak girenler... Yaşam enerjini emen duygusal vampirler... Şaşası, afrası tafrası bol ama sıra harekete gelince bir iş beceremeyenler... Sırtında taşıdığın kamburlar... Ruhuna karanlığı çöken bunalım deposu insanlar...

Mutlu ve en önemlisi huzurlu bir yaşam sürmek için kimseleri kolay sokmadığın o özel bahçenden çıkarmalısın bazılarını. Sırtından atmalısın omuzunda sadece yük olan ama hiçbir yükünü paylaşmayanları... Sana içten bir kahkahayı bile çok görenleri... Mutluluğunu içten içe kıskanıp kendi karanlık kalplerini açanları...

Seçim senin. Ya yörüngesi olarak yaşayacaksın ya da özgürlüğe kanat çırpacaksın. Ya kurban rolünü sürdüreceksin ya da hayatında yeni bir sayfa açacaksın. Ben demeyi öğrenip, kendi mutluluğunu kendin yaratacaksın. Ya da onlara yardımcı olmaya çalışırken negatif enerjilerini sünger gibi çekip sonunda mutsuzluk limanına demir atacaksın. Hayallerinden, hedeflerinden, gençliğinden olup arkanda bıraktığın yıllara pişmanlıkla bakacaksın. Tercih senin.

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...