İstanbul
Açık
16°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

​ADAM KİMDİR?

YAYINLAMA:

Adam ve Adamlık üzerine bir süredir destanlar yazılıyor “fitbol” âleminde. Çıta çok yükseklerde, âlemin yetenekli (fakat tembel) abileri başta olmak üzere herkesin dilinde bu “adam”lık mevzuu. Ucundan kıyısından sosyal medyaya bulaşan figürler başı çekmekle beraber, “çanak” sorularla yapılan röportajlarda esas kan gövdeyi götürüyor. Her konuşan “en adam” kendisi olduğu peşin kabulü ile söze başlıyor ve “kimse benim adamlığımı tartışamaz” ile bitiriyor. Yâ Sâbır.

İçi boşaltılan kavram ve kelimeler kervanına ne yazık ki bu güzel kelimeyi de kaptırmış durumdayız. Hâlbuki uzun yıllardır hep saygın ve kıymetli anlamlar yükleyerek kullandığımız bir niteleme sıfatıydı Adam ve Adamlık. Geldiğimiz noktada çaydanlık ve lâzımlık (afedersiniz!) gibi bir seviyeye indi neredeyse, adamlık yarışı yapan zat-ı muhteremler sebebiyle.

Feminist tâife/tayfa zaten uzun zamandır bu kelimeye gıcık gidiyordu, Adam ve Adamlık kelimelerine yüklenen asil ve zarif anlamları cinsiyetçi buldukları için; en basitinden “bilim adamı” yerine “bilim insanı” demeyi tercih ediyor ve bunu ellerinden geldiği kadar yaygınlaştırmaya çalışıyorlardı. Bu çaba kendi içinde oldukça tutarlı iken geldiğimiz noktada, kıymetli hanımefendiler kendilerini bu tanımdan da kurtarmış oldular. Yaşasın bilim insanları!

Oysa “insan” olmak, olabilmek, olmaya gayret göstermek daha kıymetli esasında. Semavi/Kadim Dinlerden, Uzak Doğu öğretilerine kadar her ahlak/hayat sistemi temelde insanın bireysel olarak iyiliğini ve toplumların iyilikle inşâsını hedefler. İzledikleri metodlar ve kullandıkları argümanlar köken(semâvî- aklî/naklî) olarak farklılık gösterir.

Tarif edilen “insan” kendisi ve çevresiyle barışık, olumlu, iyi niyetli ve terbiyelidir her sistemde. Nefes alıp verdiği her gün daha iyiyi hedeflemeli ve buna uygun gelişim göstermelidir insanoğlu. (insanoğlu derken gene cinsiyetçi bir tanım oldu ama Feminist ablalar kusura bakmasın artık)

Sporcular, sanatçılar, zanaatkârlar, siyasetçiler ve eğitmenler yaptıkları iş ve görevler dışında topluma örnek olmakla da yükümlüdürler. Yetişmekte olan genç kuşaklar, kendilerine rol model olarak bu bireyleri örnek alırlar. Bu sebepten dolayı Yüz Yıllık camialarda futbol oynayan spor emekçilerinin söyledikleri ve yaptıkları, onları seven, destekleyen genç dimağlarda daha yoğun etki bırakır. Sorumluluk şöhretle birlikte gelen bir olgudur, kaçınılamaz.

Fenomen dizi Kurtlar Vâdisi ile ete kemiğe bürünen bu “ağır abilik” müessesesi ne yazık ki gençlerimizde içi boş ve kof bir “racon” hevesi uyandırdı. Bilimde, sanatta, sporda birbirimizle yarışacağımıza “atar-gider” muhabbetlerinde yarışır oldu ortaokul-lise talebelerimiz. Okullarda, mahallede, hafta sonu maçta, sinemada, halı sahada, hep aynı modellerle karşılaşıyor gençler ve git gide herkes aynılaşıyor. Herkes “kabadayı”, herkes “ağır abi”.

İnsan olmak gibi bir gayret ötelendi, unutuldu son devirde. Adamlık-madamlık! aldı yürüdü. Medyanın prim vermesiyle baş gösteren bu kavram kargaşası sosyal medyanın denetimsizliği ile besleniyor, “klavye delikanlıları” ahlak, gelenek, saygı, sevgi prensiplerinden uzakta çürümeyi hızlandırıyorlar.

“ Önce insan olun, sonra adam veya kadın ne olacaksanız olun! ” demek geliyor insanın içinden.

İyi bir hafta sonu dilerim.


Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...