İstanbul
Açık
16°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

ZAMANA İZ BIRAKTILAR 

YAYINLAMA:

Bir ARA gördü geçti, şimdi GÜLER halimize...

İki kıymetli sanatçı zamana iz bıraktı...

Gönlümüze gözümüze değdiler eserleriyle...

Bir görgü bütünüydü, bir mirastı yaşamları...

Tanbûr çalgısının duayeni, Fahrettin Çimenli bağlama çalarak başladığı müzik serüvenine

Tanbûr, yaylı Tanbûr ve Lavtayı ekledi.

Müziğin duayeni, hocaların ustası Çimenli’nin çalgı icrasındaki kalitesinin yanı sıra, eşsiz ve naif ruhunun sedasıydı bize kalan...

Neyzen Salih Dede’nin torunu olan Agâh Dede’nin verdiği tanbur ile her daim hatırlanacak Çimenli...

Müzik sohbetleri, eserleri, müzikşinaslığı...

Mekânı Cennet Olsun...

Bir usta daha göçtü ki yanımızdan Türkiye’nin hafızasıydı... İstanbul’un gözüydü

Ara Güler...

Tanışma şansına nail olduğum güzel insan...

Foto muhabiri Ara Güler...

“Sanat olmasına lüzum yoktur fotoğrafın. Fotoğraf tarih olayıdır. Tarihi zapt ediyorsun, bir makina ile tarihi durduruyorsun” derdi...

Anadolu’nun İstanbul’un en özel karelerini bize miras bıraktı...

Mekânı Cennet Olsun...

Ekoturizm, bütüncül yaklaşım...

Karadeniz Teknik Üniversitesi bölünmeden önce organize edilen ve konservatuvarın Trabzon Üniversitesine devriyle, Trabzon Üniversitesine kısmet olan 3. Uluslararası Müzik ve Dans Araştırmaları Sempozyumundaydık...

Hırçın Karadeniz’in aksine bahara özenen durgun sıcak havasıyla bizi karşıladı...

Uluslararası çalışma grubumuzla Düzköy’e vardığımızda, yerel kıyafetli kadınlar, odun ateşinde koca bir kazan kuymak pişiriyorlardı...

Evlerini turizme açmışlardı...

Ne yiyorlarsa, ekip biçiyorlarsa, giyiyorlarsa, dinliyorlarsa hepsini misafirleriyle olduğu gibi paylaşıyorlar...

Serenderde kurutulan mısırlar, hamsili ekmek, lahana sarması…

Yemeklerin dışında, tulum, kemençe, zurna eşliğinde tuttuğumuz horon...

Biz araştırmacılar Anadolu kültürüne çok aşinayız lakin yurtdışından gelen misafirlerin yüzleri görülmeye değerdi...

Bu kadim kültür mirası ile onun yaşayan ögelerini paylaşan samimiyet, dünyanın başka neresinde olabilir ki?

Turizm bütüncül olmalı... Düzköy bunu fark etmiş.

Tebrikler Trabzon...

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...