İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce

EY AŞK

YAYINLAMA:

AŞK; kime ve neye olduğunu ayırt etmeden uğruna yanmaktı Mevlana için.

Mevlana; bazen bir tomurcuğun yeşermesinde bazen yağmurun bereketini cömertçe doğaya bahşetmesinde bazen de bir bebeğin dünyaya merhaba diyen çığlığında aradı, AŞK AŞK diyerek Kainat’a manâ vereni...

Mevlana'ya göre; bazen yüreğindeki ırmağın coşkusuna kendini bırakıp sevdiğine akarken bazen de hasret kokulu fırtınalarda bir o yana bir bu yana yaprak misali savrulurken yanıp yanıp tutuşmaktır ey AŞK neredesin diyerek...

Kısaca AŞK; “cennet kokulu bir MEVLANA nefesiydi dünyanın dibine kadar ciğerlerine çekip soluduğu...”

“Ey AŞK; hasretinle ben yandımmm, tutuştummm, küle dönüp pervaneler misali savruldummm SEN-i ararken...”

Kainatın temel taşı olan AŞK öyle güçlü öyle derin ve öyle anlamlı ki ne çok hor kullandı da şu insanoğlu yine de bitiremedi yine de kurutamadı o deryaları...

Yaradanın acısıyla tatlısıyla her detayını özenerek yarattığı ve Mevlana’nın yüreğinde, zihninde, kelimelerinde vuku bulan bu muhteşem duyguyu yaşamak öyle her bireye de nasip olmaz. Biline!

AŞK;

kimine nasip olmazken,

kimine de her zerresini lütfeder Yaradan...

AŞK-ı;

kimi bulup da balık misali kaçırırken ellerinden,

kimi de sımsıkı tutar ve bir ömür boyu mühürler gözlerine...

AŞK-a;

kimi dokunur da ne hisseder ne de hissettirir titremeyi ve soluğunun kesilmesini...

kimi de her anında yaşar ve yaşatır hiç esirgemeden emek vererek nadide bir tohum misali boy vermesini izleyerek...

AŞK-ın;

kiminde ne sureti ne cismi ne de ismi vardır,

kiminde de bazen ana bazen evlat bazen yâr bazen de Yaradandır...

AŞK-tan;

kimi vefasızca ve hunharca çabucak vazgeçerken,

kimi de “canımı al da onun varlığını alma içimden” yakarışları ile yönelir Mevlaya...

"AŞK; dengesi bozulan doğanın ve yüreğindeki çirkeflikle kalitesi bozulan insanların panzehiridir...”

Mevlana AŞK-a yönelik her öğretisi ile dünyaya mâl olmuşken, biz ne kadar farkındayız bu naif yüreğin? Ya da neresindeyiz O’nu sahiplenip yaşatmanın?

Toplum yansımalarımıza bakınca hiçbir şekilde Mevlana’nın farkında olmadığımızı, ruhumuz ve beynimizde O’nu sahiplenip yaşatamadığımızı, yeni nesillere aktaramadığımızı fazlasıyla görmek mümkün.

Peki bize düşen nedir? Tüm olumsuz durumlar, insanlar, anılar ve acılar karşısında yanmadan pişmeyi ve yine yeni yeniden yeşermeyi bilmek gerekiyor...

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...