Yeni Birlik Gazetesi
Yeni Birlik Gazetesi Kültür Sanat Ayasofya’da zamanı taşıyan detaylar: Kubbe, levhalar ve manevi mimari

Ayasofya’da zamanı taşıyan detaylar: Kubbe, levhalar ve manevi mimari

Camiye çevrilmesinin beşinci yılında Ayasofya, kubbesi, mihrapları ve hat levhalarıyla geçmişin izlerini bugüne taşıyan eşsiz bir mabed olmayı sürdürüyor.

24 Temmuz 2020 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla kılınan cuma namazıyla, Ayasofya 86 yıl aradan sonra tekrar cami olarak ibadete açıldı. Danıştay’ın 10 Temmuz 2020’de aldığı kararla, 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararı iptal edilmiş; yapı, 2729 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı ile Diyanet İşleri Başkanlığı'na devredilerek resmen cami statüsüne kavuşmuştu.
Bugün, bu kararın 5. yıl dönümünde, sadece ibadet değil, bir medeniyet mirası olan Ayasofya’nın içindeki mimari ve sanatsal detaylara yakından bakıyoruz.

Kubbe: Göğe açılan mühendislik mucizesi

Ayasofya’nın mimarisinin en çarpıcı öğesi olan kubbe, 6. yüzyıl teknolojisinin çok ötesinde bir mühendislik başarısı olarak kabul edilir.

Zemin yüksekliği: 55.60 metre

Çapı: 31.87 m (kuzey-güney) / 30.86 m (doğu-batı)
Zaman içinde çeşitli depremlerle yıpranan kubbeyi Mimar Sinan, eklediği kemerler ve destek duvarlarıyla güçlendirmiştir. Bugün hâlâ hem teknik hem de estetik bir başyapıt olarak göğe yükselmeye devam ediyor.

Hat levhaları: Altın harflerle yazılmış manevi sembolizm

Ayasofya’nın kubbesi altında yer alan sekiz büyük hat levhası, İslam sanatının görkemli örneklerindendir.

Yazılar hattat Kazasker Mustafa İzzet Efendi tarafından yazıldı.

7.5 metre çapındaki bu levhalarda “Allah, Hz. Muhammed, Dört Halife, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin” isimleri yer alır.
Kenevir üzerine altın yaldızla işlenen bu yazılar, yalnızca birer hat sanatı değil, dini ve kültürel bir sürekliliğin de simgesidir.

Hünkâr mahfili: Sultanın mabetteki sessiz huzuru

1728 yılında Sultan III. Ahmed’in siparişiyle yapılan Hünkâr Mahfili, Osmanlı sultanlarının camide güvenle namaz kılmaları amacıyla tasarlandı.
1847’de yenilenen yapı, mermer ajurlu korkulukları ve altın yaldızlı ahşap kafesleriyle dikkat çeker. Altıgen planlı mahfil, bugün de geçmişin izini taşıyan zarif bir mimari öğedir.

Minber: Mermerin inançla buluştuğu nokta

Mihrabın hemen sağında bulunan minber, 16. yüzyılda Sultan III. Murad tarafından yaptırılmıştır.

Dönemin mermer işçiliğinin ustalığını yansıtır.

Cuma ve bayram hutbelerinin okunduğu bu alan, sadeliği ve görkemi bir arada sunar.

Mihrap: Yıldızlarla bezenmiş kıbleye açılan kapı

Ayasofya’nın mihrabı, Osmanlı döneminde yapılan onarımlarla şekillenmiş, özellikle 19. yüzyılda yenilenmiştir.

Altın yıldız motifleriyle süslenmiş çokgen planlı bir nişe sahiptir.

Mihrap çevresinde yer alan dev şamdanlar ise Kanuni döneminde Budin Seferi sırasında Macaristan’dan getirilen nadide eserlerdir.

Bu özel yıl dönümünde, Ayasofya yalnızca yeniden ibadete açılmasının sembolü değil, aynı zamanda inancın, mühendisliğin ve sanatın kesişim noktası olarak da anılıyor. Yapının her bir ayrıntısı, hem geçmişi anlatıyor hem de bugüne ışık tutuyor.