Bir Coğrafyanın Sesi, Bir Kuşağın Vicdanı
Resmi kayıtlara göre 10 Mayıs 1972, gerçek doğum tarihiyle 7 Kasım 1971’de Artvin Hopa’da dünyaya gelen Kazım Koyuncu, Karadeniz’in doğasına olduğu kadar halkının hikâyesine de ses veren ender sanatçılardan biriydi. Küçük yaşta babaannesinden dinlediği masallar ve kemençenin sesiyle yoğrulan ruhu, onu sıradan bir müzisyenden çok daha fazlası yaptı: “Şair Ceketli Çocuk”.
Müziğe ortaokul yıllarında babasının hediye ettiği mandolinle başlayan Koyuncu, İstanbul Üniversitesi’nde başladığı eğitimini müzik tutkusu uğruna yarıda bırakarak sahnelerin yolunu tuttu.
Kurucusu olduğu Dinmeyen ve ardından Zuğaşi Berepe gruplarıyla Karadeniz müziğini rock ile buluşturdu. Lazca, Hemşince, Gürcüce ve Türkçeyi birlikte kullandığı şarkıları, kültürel mirasın sesi olurken evrensel bir duygu diline dönüştü.
“Viya!”dan “Hayde”ye, Dido’dan Direnişe
2001’de çıkardığı ilk solo albümü “Viya!”, ona daha geniş bir kitle kazandırdı. “Dido” adlı şarkısı halkın diline pelesenk oldu. 2002’de “Gülbeyaz” dizisinin müzikleriyle televizyon ekranlarından evlere konuk oldu.
2004’te çıkardığı ikinci solo albümü “Hayde”, hem ticari hem sanatsal başarı getirdi. Ancak aynı yıl içinde yakalandığı akciğer kanseri, onu sahnelerden uzaklaştırmaya yetmedi.
“Ha kanser ha konser” diyerek konserlerine devam eden sanatçı, 4 Şubat 2005’te verdiği son konserde yine umut, direnç ve cesaret mesajı verdi.
Gençliğe Miras: Hayal Etmek ve Cesaret Etmek
Kazım Koyuncu yalnızca müziğiyle değil, düşünceleriyle de iz bıraktı. Röportajlarında sık sık gençliği önemseyen, fikir ve cesaretin gücüne inanan bir tavır sergileyen sanatçı, “Gençken hayat değiştirilebilir. Hayat hayallerle ileriye gider.” sözleriyle bir kuşağın yol haritasını çizdi.
Kazım Koyuncu, 25 Haziran 2005’te, henüz 33 yaşındayken hayata veda etti. Cenazesi, doğup büyüdüğü Artvin’in Hopa ilçesine bağlı Yeşilköy’de defnedildi. Onun ardından sadece dostları değil, tüm Karadeniz ve müzik dünyası yasa boğuldu. Paluri Arzu Kal Demirçi’nin “Şair Ceketli Çocuk: Kazım” adlı kitabı, hem bir dostluk hikâyesi hem de bir sanatçının yaşamına tanıklık sunan önemli bir kaynak olarak yayımlandı.