Filistin halkının onurlu direnişini sanatla dünyaya duyuran, özgürlüğün ve adaletin çizgilerde vücut bulduğu isimdi Naci el-Ali. 1936’da Filistin’in Eş-Şecera köyünde doğan el-Ali, henüz çocuk yaşta tanık olduğu Nekbe (Büyük Felaket) ile birlikte ailesiyle Lübnan’daki Ayn el-Hilve mülteci kampına sürüldü. Zorunlu göç, onun karakterini ve sanata olan duruşunu şekillendirdi.
Hanzala: Filistin’in Sırtı Dönük Vicdanı
Naci el-Ali’nin 1969’da hayat verdiği Hanzala karakteri, çıplak ayakları, yamalı kıyafetleri ve yüzünü dönmeyen haliyle işgal altındaki Filistin’in sembolü oldu. 10 yaşında çizilen ve hiç büyümeyen Hanzala, Filistin özgür olmadıkça, yurduna kavuşmadıkça sırtını dünyaya dönmeyi sürdürecekti. Naci el-Ali’nin oğlu Halid’in ifadeleriyle, “Hanzala bir pusulaydı, babamı hep Filistin’e yönelten bir vicdan pusulası.”
Zulme karşı susmayan çizgiler
Çizgilerinde yalnızca işgalci İsrail’e değil, aynı zamanda Arap dünyasındaki ikiyüzlülüğe, Batı'nın çifte standartlarına ve emperyalist baskılara da sert eleştiriler yönelten el-Ali, sanatıyla hakikati haykırdı. “Güçle alınan ancak güçle geri alınır” düsturuyla hareket eden usta sanatçı, Filistin davasını bir an olsun terk etmedi.
Korkmadan, eğilmeden…
Naci el-Ali, yaşadığı tüm baskılara ve ölüm tehditlerine rağmen geri adım atmadı. Sanatıyla milyonlara ulaştı, mazlumun yanında saf tuttu. Ne menfaat, ne şöhret, ne de tehdit onun duruşunu değiştirebildi. Çizdiği her kare, Filistin halkının çığlığı, adaletin sesi oldu.
Kanla susturulmak istenilen bir vicdan
22 Temmuz 1987’de Londra’da çalıştığı gazetenin ofisine giderken uğradığı suikast sonucu ağır yaralanan Naci el-Ali, 29 Ağustos 1987'de tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Cinayetin failleri hâlâ bulunamadı. Ancak bu suikast, sadece bir sanatçıyı değil, aynı zamanda özgürlük için direnen bir sesi susturmak isteyen karanlık ellerin izini taşıyordu.
Aradan geçen 38 yıla rağmen, Naci el-Ali’nin çizgileri hâlâ güncelliğini koruyor. Hanzala hâlâ aramızda dolaşıyor. Çocukların ayakları hâlâ çıplak, sırtı hâlâ dönük… Ancak Filistin’in haklı davası, el-Ali’nin kaleminden dökülen direniş ruhuyla daha da güçleniyor.