1957’de Kocaeli’nin Hereke ilçesinde dünyaya gelen Haluk Dursun, akademik hayatına İstanbul Üniversitesi’nde başladı. Marmara Üniversitesi’nde yüksek lisans ve doktorasını tamamlayan Haluk Dursun, Osmanlı Müesseseleri ve Medeniyeti Tarihi alanında yaptığı çalışmalarla kısa sürede adını duyurdu.
Yakın Çağ Tarihi profesörlüğüne kadar yükselen Dursun, yalnızca bir akademisyen değil; kültürün korunması ve gelecek nesillere aktarılması için sahada çalışan bir kültür insanıydı.
Bakanlıkta önemli görevler
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nda müsteşarlık görevini yürüten Haluk Dursun, bu süreçte pek çok projeye öncülük etti. “MiniaTürk”ün hazırlanmasında görev aldı, Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı’nın kurulması için çalıştı. Dursun, görev yaptığı her alanda kültürel mirasın korunmasına öncelik verdi. Onun için makam değil, hizmet esastı.
İstanbul sevdalısı bir akademisyen
Haluk Dursun’un en büyük tutkularından biri İstanbul’du. Ona göre İstanbul, yalnızca bir şehir değil, bir medeniyetin aynasıydı. “İstanbul’da Yaşama Sanatı”, “Şehir ve Kültür: İstanbul” ve “Ayasofya Müzesi Kültür Envanteri” gibi eserlerinde, şehri hem tarihî hem de kültürel yönleriyle ele aldı. Yazılarında İstanbul’un sokaklarını, Boğaziçi’nin rüzgârını, camilerini ve hanlarını anlatırken aslında bir şehri değil, bir ruhu tarif ediyordu.
Haluk Dursun, kaleme aldığı eserlerle Türk kültür ve tarihine kalıcı katkılar sundu.
“Nil’den Tuna’ya Osmanlı Yazıları”
“Tuna Güzellemesi”
“Boğaziçi’nde Kırk Yılım”
“Medeniyet Köprüsü Beş Şehirli”
onun hem tarihçi titizliğiyle hem de gönül insanı samimiyetiyle yazdığı çalışmalardan yalnızca birkaçı.
Tarihe ve kültüre adanmış bir ömür
Prof. Dr. Haluk Dursun, 19 Ağustos 2019’da geçirdiği trafik kazası sonucu hayatını kaybetti. Ardında bıraktığı eserler ve fikirlerle hâlâ hatırlanan Dursun, Türk kültürüne adadığı ömrüyle genç nesillere ilham olmaya devam ediyor.
Rahmetli Haluk Dursun, gençlere her daim yol gösteren öğütler vermişti. Onun hayat felsefesini yansıtan şu tavsiyeleri, bugün hâlâ yol gösterici nitelikte:
“Kısacası gençler, sıradan ve sürüden olmayın. Başkaları sizi gütmesin, yönlendirmesin, dolduruşa getirmesin. Siz onlara ehil iseler, adil iseler danışın ama yine de doğru bildiğinizi, içinizden geleni yapın. Kendinizi her sahada yetiştirin. Her öğrendiğinizden şüphe edin. Kendinizi yenileyin. İstikrar ve istikamet üzere olun. Tembihata önem verin ama tam teslimiyetten de, Allah hariç, uzak durun. Hayırlı insan olun. Başkaları sizin elinizden, dilinizden, işinizden emin olsun. İnsanın hayırlısı, insanlığa hayırlı olandır!”
Bu sözler, onun sadece bir tarihçi değil; aynı zamanda hayata bakışıyla, öğütleriyle bir gönül insanı olduğunu da gösteriyor.