20 Eylül’de kapılarını açacak olan 18. İstanbul Bienali, kentin tarihî ve kültürel dokusunu sanatla yeniden yorumlayan bir rotayla izleyiciyle buluşuyor. “Üç Ayaklı Kedi” başlığıyla düzenlenen bienal, 23 Kasım’a kadar ücretsiz gezilebilecek. Etkinlik bu yıl yalnızca eserleriyle değil, ev sahipliği yapan mekânlarıyla da dikkat çekiyor.
Geçmişin izinden günümüz sanatına: Bienal mekânları
Galata Rum Okulu
1885’te inşa edilen ve yıllarca Galata’nın Rum cemaatine hizmet veren bu neoklasik yapı, 1988'de kapandıktan sonra farklı işlevler üstlendi. 2019-2024 yılları arasında kapsamlı bir restorasyon geçiren bina, yeniden bienal mekânları arasında yerini aldı.
Meclis-i Mebusan 35
1983 yılında Borusan’a ait olarak inşa edilen yapı, 2013-2019 arasında Studio-X İstanbul’a ev sahipliği yaptı. Şehircilik, mimarlık ve politika ekseninde birçok etkinliğe sahne olan bina, bienalin önemli duraklarından biri hâline geliyor.
Külah Fabrikası
Bir zamanlar külah imalatı yapılan bu yüksek tavanlı yapı, günümüzde kültürel etkileşimlerin merkezi konumunda. Zanaatçı pazarlarından müzik stüdyolarına uzanan dönüşüm hikâyesiyle bienal rotasına dâhil ediliyor.
Eski Fransız Yetimhanesi Bahçesi
1869 yılında yetimhane olarak inşa edilen yapı, günümüzde “Tophane Mekân” adıyla sosyal tesis olarak kullanılıyor. Tarihî atmosferiyle dikkat çeken bahçe, bienalin açık hava duraklarından biri olacak.
Elhamra Han
1827’de İstanbul’un ilk tiyatro salonlarından biri olarak inşa edilen Elhamra Han, 20. yüzyılda müzik ve sinema etkinliklerine ev sahipliği yaptı. Günümüzde mağaza ve ofis olarak kullanılan yapı, bienal ile geçmişini yeniden hatırlatıyor.
Zihni Han
1973’te bir nakliyat firması için inşa edilen han, yakın zamanda bienale özel olarak yeniden işlevlendirildi. Tophane sınırlarında yer alan yapı, çağdaş sanatın yeni durağı olarak izleyiciyi bekliyor.
Muradiye Han ve Galeri 77
Mimar Vedat Tek’in eseri olan Muradiye Han, bir ticarethane olarak tasarlandı; bugün bienalin önemli merkezlerinden biri. Aynı bölgede yer alan eski bir şarap deposu olan Galeri 77 ise alternatif bir sanat mekânı sunuyor.
Bu yılki bienal, yalnızca bir sergi değil, aynı zamanda bir hafıza çalışması sunuyor. Mekân seçimleriyle kentin geçmişine ayna tutarken, kamusal alanın sanatla nasıl yeniden işlevlendirilebileceğini sorguluyor. Terk edilmiş, unutulmuş ya da dönüşüm geçirmiş yapılar; sanat aracılığıyla yeni anlamlar kazanıyor.