Edirne’de Osmanlı’nın derin izlerini taşıyan Muradiye Mevlevihanesi, süren restorasyon çalışmalarıyla kentin kültürel ve turistik kimliğine yeniden kazandırılıyor. Trakya Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hasan Ali Cengiz, yapının sadece mimari değil, aynı zamanda kültürel, sosyal ve ruhani bir merkez olarak Edirne’ye değer katacağını vurguluyor.
“Edirne’nin Kültür Merkezi Kimliğini Yeniden İnşa Etmek”
Osmanlı’ya 92 yıl başkentlik yapmış Edirne’nin kültür şehri kimliğini yeniden ayağa kaldırma çabalarına önemli katkı sağlayan projelerden biri olan Muradiye Mevlevihanesi, 2. Murat döneminden günümüze uzanan köklü geçmişiyle dikkat çekiyor.
Doç. Dr. Cengiz, mevlevihanenin ihyasını “Osmanlı dönemindeki gibi Edirne’yi tekrar kalkındırma ve bir kültür merkezi yapma adına atılmış çok önemli bir adım” olarak değerlendiriyor.
Mimari ve Manevi Hafıza Bir Arada
Muradiye Camisi'nin bahçesinde yer alan ve bir külliye yapısıyla inşa edilen mevlevihane; şeyh odaları, öğrenci konaklama alanları, kütüphane, aşevi ve okul bölümleriyle yalnızca ibadet değil, eğitim ve sosyal yaşamın da merkeziydi.
Döneminde perşembe günleri mahalleliye pilav ve zerde ikramı yapılan, günlük ekmek ihtiyacını karşılayan bu yapı, toplumla iç içe yaşayan bir dergah geleneğinin izlerini taşıyor.
Yıkımdan İhyaya: Tarih Yeniden Canlanıyor
1925'te bir süre ilkokul olarak kullanılan yapı, sonrasında tamamen yıkılarak üzeri toprakla kapatıldı. Haziresinde, Mevlevihaneye hizmet etmiş birçok şeyhin mezarı bulunuyor.
2024 yılı Nisan ayında Edirne Valisi Yunus Sezer’in talimatıyla başlayan restorasyon çalışmalarıyla birlikte, mevlevihane yeniden kültürel bir odak noktası haline getirilecek. Yapının sema törenlerine ev sahipliği yapması ve müze olarak hizmet vermesi planlanıyor.