TÜRKİYE’NİN OPERADAKİ ONURLU SESİ: LEYLA GENCER
Sanatın sesiyle sınırları aşan bir Türk kadını, sahnelerin ötesine geçen bir kültür elçisi…
Türkiye’nin kültürel ve sanatsal varlığını dünya sahnesine taşıyan, sesiyle sadece notaları değil, bir milletin vakarını da duyuran Leyla Gencer, aramızdan ayrılışının 17. yılında özlemle ve saygıyla anılıyor.
Bir Anadolu Kızının Dünya Sahnelerindeki Yolculuğu
1928 yılında Polonezköy’de dünyaya gelen Ayşe Leyla Çeyrekgil, sanata olan tutkusu ve yüksek disipliniyle kısa sürede Türkiye sınırlarını aşarak opera dünyasında büyük bir iz bıraktı. Safranbolulu bir babayla Polonyalı bir annenin çocuğu olan Gencer, farklı kültürlerin harmanında yetişti; bu çok yönlü kimliği sanata da yansıdı.
İstanbul’daki klasik eğitimini tamamladıktan sonra şan çalışmalarını yoğunlaştıran Gencer, kısa sürede Türkiye’nin önde gelen müzik hocalarının dikkatini çekti. Ankara’ya davet edilen usta sanatçı, İtalyan opera ustalarının elinde yetişerek sesini dünya çapında bir kalibreye taşıdı.
Sahneye Taşınan Milli Kimlik
1950’de Ankara Devlet Tiyatrosu’nda "Cavalleria Rusticana" operasında ilk kez başrolde yer alan Gencer, daha sonra İtalya’nın en köklü sahnelerinde, özellikle de sanat dünyasının mabedi olarak kabul edilen La Scala’da unutulmaz performanslara imza attı. Kendisine “İtalyan ismi” önerildiğinde, “Ben Türk ismimle dünyaya açılmak istiyorum” diyerek sergilediği duruş, onun sanatı kadar karakterinin de güçlü olduğunu gösterdi.
Sanatla siyasetin kesiştiği birçok önemli an da onun sesiyle anlam kazandı. 1953’te Çankaya Köşkü’nde ABD Başkanı Eisenhower için verilen resmi davette sahne alması, Türk sanatçısının diplomatik alandaki etkisini de ortaya koydu.
Uluslararası Başarılarla Taçlanan Bir Kariyer
Gencer’in sesi, sadece Avrupa sahnelerinde değil, San Francisco, Buenos Aires, Rio de Janeiro, Chicago ve Paris gibi şehirlerde de yankılandı. “Madama Butterfly”, “La Traviata”, “Lucia di Lammermoor” gibi başyapıtlarda üstlendiği rollerle eleştirmenlerden tam not aldı. Yüzlerce kez sahneye çıkan sanatçı, klasik müziğin seçkin eserlerine getirdiği özgün yorumlarla dünya operasına damga vurdu.
Bir Milletten Dünya Kültürüne Taşınan Ses
Gencer, sanat hayatı boyunca birçok ülkeden vatandaşlık teklifleri almasına rağmen, doğup büyüdüğü topraklara sadakatle bağlı kaldı. “Ben Anadolu’nun evladıyım” diyerek Türk vatandaşlığını her fırsatta gururla taşıdı.
Eserlerle Değil, Değerlerle Anılan Bir Sanatçı
Leyla Gencer’in hayatı, sadece sanatla uğraşanlara değil, kültürel bağımsızlık ve milli duruş arayışındaki herkese örnek olacak nitelikte. Bugün onu anarken yalnızca geçmişi yad etmiyor, Türkiye’nin kültür ve sanat politikalarında onun izini görüyoruz.