Osmanlı’nın ilim ve kültür tarihinde derin izler bırakan büyük düşünür, tarihçi ve coğrafyacı Katip Çelebi, vefatının 368. yılında saygıyla anılıyor. Eserleriyle yalnızca kendi dönemine değil, asırlar sonrasına da ışık tutan Katip Çelebi, aklın rehberliğinde bilginin izini süren öncü bir Osmanlı aydını olarak hatırlanıyor.
Erken Yaşlarda Başlayan Bir Bilim Serüveni
1609 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Mustafa bin Abdullah, ordu katipliği yaptığı için halk arasında “Katip Çelebi”, Divan-ı Hümayun çevrelerinde ise “Hacı Halife” olarak tanındı. Babasının yönlendirmesiyle küçük yaşta aldığı eğitim, onun ilim aşkının temelini oluşturdu. Henüz 14 yaşındayken devlet kalemlerinde çalışmaya başladı; bu dönemde hem hesap ilmini hem de siyakat yazısını öğrendi.
Babasıyla birlikte Abaza Paşa isyanı ve Bağdat seferine katılan Katip Çelebi, savaş meydanlarında tanık olduğu olayları daha sonra eserlerinde ayrıntılı biçimde kaleme aldı. Bu gözlemler, onun tarihçiliğe yönelmesinde önemli bir dönüm noktası oldu.
Savaş Meydanlarından Kütüphane Sessizliğine
1635’te Sultan IV. Murad’ın Revan Seferi’ne katıldıktan sonra, Katip Çelebi kendini bütünüyle ilmi çalışmalara adadı. Zengin bir miras sayesinde kurduğu özel kütüphanesinde gece gündüz çalışarak, döneminin en üretken müelliflerinden biri haline geldi.
On yıl boyunca, medreselerdeki hocaların derslerine katıldı, Arapça ve Farsça kaynakların yanı sıra Latin dillerindeki eserleri de inceleyerek geniş bir bilgi birikimi oluşturdu. Bu yönüyle, Osmanlı’da Batı kaynaklarına başvuran ilk ilim adamlarından biri olarak kabul edilir.
Tarih, Coğrafya ve Bilginin Kapsamlı Haritası
Katip Çelebi’nin eserleri, Osmanlı düşünce tarihinin temel taşları arasında yer alır. “Fezleke” adlı tarih kitabında olayları tarafsız bir bakışla ele alırken, “Cihannüma” adlı coğrafya eseriyle İslam dünyasında bilimsel coğrafyanın gelişmesine öncülük etti.
Dünya coğrafyasını İslam ve Batı kaynaklarını harmanlayarak anlatan “Cihannüma”, dönemin haritacılık bilgisini sistematik bir yapıya kavuşturdu.
Ayrıca, bibliyografya alanında yazdığı “Keşfü’z-Zunûn” adlı eseri, yaklaşık 15 bin kitap ve risalenin alfabetik kaydını içerir. Bu dev çalışma, yüzyıllar boyunca hem Doğu hem Batı dünyasında başvuru kaynağı olarak değerlendirildi.
Aklın ve Gerçeğin Savunucusu
Katip Çelebi, ilimde dogmalara değil, akla ve delile dayanmayı savundu. “Mizânü’l-Hak fî İhtiyâri’l-Ehak” adlı eserinde, dönemin tartışmalı dini ve toplumsal meselelerine rasyonel bir bakış getirdi.
Devlet adamlarının tarih ve coğrafya bilgisine sahip olmalarının önemini vurgulayarak, “Tarih bilmeyenler hata yapmaya mahkûmdur.” anlayışını Osmanlı entelektüel dünyasına kazandırdı.
Batı Dünyasında Yankı Uyandıran Osmanlı Alimi
Katip Çelebi, yalnızca Osmanlı ilim çevrelerinde değil, Avrupa’da da ilgiyle takip edildi. Ünlü Alman tarihçi Franz Babinger, onu “Osmanlıların Süyuti’si” olarak nitelendirirken; Hilmi Ziya Ülken, “Garba yönelen düşünceyi hazırlayan realist bir fikir adamıdır.” ifadeleriyle tanımladı.
6 Ekim 1657 sabahı, henüz 48 yaşında hayata veda eden Katip Çelebi, İstanbul Zeyrek semtinde toprağa verildi. Ancak kaleme aldığı eserler, yüzyıllar sonrasına ulaşarak onun adını yaşatmayı sürdürdü.
Bugün İzmir Katip Çelebi Üniversitesi, ismini bu büyük bilgeden alıyor ve onun eserlerini bilimsel olarak araştırmak için özel bir merkez bünyesinde çalışmalarını sürdürüyor.
Katip Çelebi’nin Bazı Önemli Eserleri
Keşfü’z-Zunûn an Esâmi’l-Kütüb ve’l-Fünûn
Cihannüma
Fezleke
Takvîmü’t-Tevârîh
Mizânü’l-Hak fî İhtiyâri’l-Ehak
Tuhfetü’l-Kibâr fî Esfâri’l-Bihâr
Düstûrü’l-Amel li Islâhi’l-Halel
Kâtip Çelebi, Osmanlı entelektüel dünyasında aklın, araştırmanın ve bilginin sembolüdür. O, sadece bir tarihçi ya da coğrafyacı değil; aynı zamanda çağının ötesini görebilen bir fikir adamıdır.