Yeni Birlik Gazetesi
Yeni Birlik Gazetesi Kültür Sanat Ramiz Dayı’dan Tuncel Kurtiz’e: Ustanın gidişinin üzerinden 12 yıl geçti

Ramiz Dayı’dan Tuncel Kurtiz’e: Ustanın gidişinin üzerinden 12 yıl geçti

Usta sanatçı Tuncel Kurtiz’in vefatının üzerinden 12 yıl geçti. Arkasında sinema, tiyatro ve insanlıkla dolu, sesini hâlâ duyuran bir miras bıraktı.

27 Eylül 2013. Türk tiyatrosu ve sinemasının en özgün seslerinden biri olan Tuncel Kurtiz, İstanbul’daki evinde geçirdiği talihsiz bir kaza sonucu hayata veda ettiğinde, sadece bir sanatçıyı değil, düşünceleriyle iz bırakan bir anlatıcıyı kaybettik.

O gün bugündür, aradan geçen 12 yıla rağmen, onun sesi hâlâ belgesellerde yankılanıyor, yüzü hâlâ sahnelerde dolaşıyor ve sözleri hâlâ dillerde dolaşıyor. Çünkü Tuncel Kurtiz, bir rolün ya da bir karakterin ötesinde; bir duruş, bir hafıza, bir vicdan olarak varlığını sürdürüyor.

Bir karakterin ötesine geçen iz: Ramiz Dayı

Genç kuşaklar onu en çok “Ezel” dizisindeki Ramiz Dayı karakteriyle tanıdı. Ancak bu karakter, sadece kurgusal bir mafya babası değil; adalet, zaman, sabır ve geçmişle hesaplaşma gibi kavramları simgeleyen bir edebi figürdü.

“İntikam soğuk yenen bir yemektir”, “Her canlının bir hikâyesi vardır, bir gün anlatır” gibi replikleriyle Kurtiz, yalnızca bir oyunculuk sergilemedi; bir düşünme biçimi sundu. Ama onun hikâyesi, Ramiz Dayı’dan çok daha önce başladı ve çok daha derindi.

Sahneye ve söze adanmış bir ömür

1 Şubat 1936’da İzmit Bahçecik’te dünyaya gelen Tuncel Kurtiz, ilk oyunculuk deneyimini 1958’de Haldun Dormen Tiyatrosu’nda yaşadı. Üniversite yıllarında hukuk, psikoloji, felsefe gibi birçok bölümde eğitim aldı ancak hiçbirini tamamlamadı. Onun gerçek okulu tiyatro oldu.

1964 yapımı “Şeytanın Uşakları” ile sinemaya adım atan Kurtiz, sonraki yıllarda Türkiye sinemasının en önemli yapımlarında rol aldı:
“Umut”, “Sürü”, “Duvar”, “Otobüs”, “Bereketli Topraklar Üzerinde”...

Yılmaz Güney'le çalıştı, Nazım Hikmet’in dizelerini sahneye taşıdı, Peter Brook’un yönettiği “Mahabharata”da yer aldı. Kimi zaman sahnede bir köylüyü, kimi zaman beyazperdede bir sistem eleştirmenini canlandırdı ama her zaman kendi sözünü söyledi.

Yurtdışı yılları ve geri dönüş

1980 darbesi sonrası yurtdışına çıkan Kurtiz, uzun süre İsveç, Almanya ve ABD’de tiyatro yaptı. Uluslararası festivallerde ödüller kazandı, farklı dillerde oyunlar sahneledi. Avrupa sahneleriyle kurduğu güçlü bağ, onun oyunculuğunu daha da derinleştirdi; doğrudan mesaj veren değil, alt metinleriyle düşündüren bir dile yöneltti.

1990’lı yıllarda Türkiye’ye döndüğünde, sanatına daha da olgunlaşmış bir sesle devam etti. Hem sinemada hem televizyonda unutulmaz karakterler yarattı. “Alacakaranlık”, “Hacı”, “Asi”, “Ezel” ve “Muhteşem Yüzyıl” gibi yapımlarda, her biri kendi içinde ayrı bir hafıza taşıyan rollere imza attı.

Belgeselden edebiyata uzanan ses

Kurtiz’in en az oyunculuğu kadar unutulmaz olan bir diğer yönü de anlatıcı sesiydi. BBC yapımı “Hayat” (Life) belgeselini Türkçeye seslendirirken, doğa belgeselini bir şiire dönüştürdü.
NTV’de hazırlayıp sunduğu “Tuncel Kurtiz ve Dostları” programı, dostluğu, doğayı ve edebiyatı aynı sofrada buluşturdu.

Ödüllerle değil, iz bırakan işlerle hatırlandı

Kurtiz, yaşamı boyunca pek çok ödül aldı; ama o hiçbir zaman ödüllerin peşinde olmadı. Onun için önemli olan, “ne söylediği” ve “neye hizmet ettiği”ydi. İşte başlıca aldığı ödüller:

1981 – Altın Portakal Film Festivali, En İyi Senaryo (Gül Hasan)

1986 – Berlin Film Festivali, Gümüş Ayı

1994 – Altın Portakal, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu (Bir Aşk Uğruna)

2002 – Sadri Alışık Ödülleri, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu (Şellale)

2007 – Yeşilçam Ödülleri, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu (Yaşamın Kıyısında)

2008 – Altın Koza, Usta Oyuncu Ödülü

2011 – Altın Portakal, Yaşam Boyu Onur Ödülü

12 yıl geçti… 

Tuncel Kurtiz, 27 Eylül 2013’te İstanbul Etiler’deki evinde geçirdiği kaza sonrası 77 yaşında yaşamını yitirdi. Ama bıraktığı etki öylesine güçlüydü ki, ölümünün üzerinden geçen 12 yıl boyunca ne unutuldu ne de sessizliğe gömüldü.

Her yıl doğum gününde ve ölüm yıldönümünde, binlerce insan onu aynı cümlelerle, aynı derinlikle hatırlıyor. Replikleri alıntı kitaplarında yer buluyor, sözleri sokak duvarlarına, afişlere yazılıyor.