Refik Halid Karay, 15 Mart 1888’de İstanbul Beylerbeyi’nde dünyaya geldi. Eğitim hayatı boyunca Galatasaray Lisesi ve Hukuk Mektebi gibi önemli okullarda öğrenim gördü. Ancak onu edebiyat sahnesine taşıyan süreç, gazetecilikle başladı. Servet-i Fünun, Tercüman-ı Hakikat ve Kalem gibi yayın organlarında mizah yazılarıyla tanındı. “Kirpi” mahlasıyla kaleme aldığı sivri yazılar nedeniyle İttihat ve Terakki tarafından sürgüne gönderildi. Bu sürgünler hem yazınını hem de hayata bakışını derinden etkiledi. 1919’dan itibaren siyasi çizgisi nedeniyle ikinci kez yurtdışına gitmek zorunda kaldı. 1938’de çıkarılan af yasasıyla Türkiye’ye döndü. 18 Temmuz 1965’te, geçirdiği bir ameliyat sırasında hayata gözlerini yumdu.
Mizahı satırlarda yaşattı
Refik Halid Karay, Türk edebiyatında özellikle hikâye türünde çığır açan, dili sadeleştiren, mizahı edebi bir silaha dönüştüren yazardır. Onu farklı kılan, Anadolu'yu bizzat gözlemleyerek anlatması, taşrayı edebiyatın gündemine taşımasıdır. Aynı zamanda siyasi olaylarla şekillenen bir hayatı olmuş; gazeteci, öğretmen, bürokrat ve edebi figür olarak çok yönlü bir kariyere sahip olmuştur. Ziya Gökalp ve Ömer Seyfettin gibi isimler, onun kullandığı dili “örnek İstanbul Türkçesi” olarak tanımlamıştır.
Eserleri: Anadolu’dan Orta Doğu’ya uzanan satırlar
Refik Halid Karay’ın en bilinen eseri Memleket Hikâyeleri, edebiyatımızda taşrayı ilk kez birincil anlatım nesnesi yapan eser olarak kabul edilir. Devamında gelen Gurbet Hikâyeleri, sürgün psikolojisinin ve vatan hasretinin güçlü bir yansımasıdır. Romancılığı da bir o kadar etkileyicidir. İstanbul’un İç Yüzü, Bugünün Saraylısı, Sürgün, Yezidin Kızı, Anahtar, Dişi Örümcek, Nilgün, Karlı Dağdaki Ateş gibi eserleri toplumun farklı kesimlerine ayna tutar. Aynı zamanda mizah kitapları, fıkra derlemeleri ve hatıratları da vardır. Kirpinin Dedikleri, Bir Avuç Saçma, Minelbab İlelmihrap, Bir Ömür Boyunca gibi eserlerinde de kişisel gözlemlerini ve dönem değerlendirmelerini aktarır.
Ne yaptı, neyi değiştirdi?
Refik Halid Karay, edebiyatın yönünü İstanbul'dan Anadolu’ya çeviren, öyküye sosyal gerçekliği getiren bir yazardır. Sadece konularıyla değil, diliyle de Türkçenin sadeleşmesinde rol oynamıştır. Romanlarında toplumsal değişimleri, bireyin çıkmazlarını ve sınıfsal çatışmaları mizahî bir dille işlemiş; siyasi baskılara rağmen yazmaktan vazgeçmemiştir. Sürgünde bile üretkenliğini kaybetmemiş, Türk edebiyatına hem içerik hem de biçimsel olarak yenilikler kazandırmıştır.
60 yıl önce aramızdan ayrılan Refik Halid Karay, bugün hâlâ hikâyeciliği, gözlem gücü ve etkili diliyle edebiyatseverlerin hafızasında yaşamaya devam ediyor.