22 Ağustos 1985’te hayatını kaybeden Uyar, yalnızca İkinci Yeni’nin öncü şairlerinden biri değil; aynı zamanda bireyin iç dünyasını, kent yaşamının boğuculuğunu ve varoluşun sancılarını benzersiz bir lirizmle ifade eden nadir kalemlerden biri olarak kabul ediliyor. Vefatının üzerinden geçen 40 yıla rağmen, dizeleri hâlâ aynı yankıyla okunuyor, aynı soruları sorduruyor: “Neyin eksik ki tamamlanamıyorsun?”
İkinci Yeni’den ötesi: Şiirde derinlik ve isyan
Turgut Uyar’ın şiir serüveni, 1949’da yayımlanan Arz-ı Hâl kitabıyla başlamış, fakat asıl şiirsel kırılmayı 1959 tarihli Dünyanın En Güzel Arabistanı ile yaşamıştır. Bu eser, yalnızca bir biçimsel dönüşüm değil, aynı zamanda bir varoluş isyanının da ilk büyük işaretidir. Toplumsal gerçekçiliğin dışına taşan Uyar, bireyin iç çatışmalarını, melankolisini ve kentli yabancılaşmayı yepyeni bir dil ve biçimle şiire taşımıştır.
Beni hep uzun bir sessizlik sanmışlardı
Uyar’ın şiirleri, gündelik hayatın sıradan detaylarından yola çıkarak okuru büyük varoluşsal sorgulamalara yönlendirir. “Göğe Bakma Durağı” gibi eserleriyle aşkın en sade ve içten hallerini anlatırken; Tütünler Islak, Toplandılar gibi şiirleriyle ise hem bireyin hem toplumun içinden geçtiği karanlık süreçleri estetize eder. Onun dizelerinde sık sık karşılaştığımız suskunluk, aslında derin bir düşünüş biçiminin sessiz çığlığıdır.
Hayatı ve ardında bıraktığı iz
1927 yılında Ankara’da doğan Turgut Uyar, edebi hayatına askeri okulda okurken başlamış, devlet memurluğu yıllarında ise yazma disiplinini pekiştirmiştir. İkinci evliliğini Tomris Uyar ile yapan şair, edebiyat çevrelerinin entelektüel damarında da daima var olmuştur. Ömrünün son dönemlerinde yayımladığı Toplandılar ve Kayayı Delen İncir, hem dilsel hem tematik olarak Türk şiirinde eşine az rastlanır derinlikte eserlerdir.
Bugüne kalan: Bir şiir bir insan kadar gerçektir
Turgut Uyar’ın şiiri, sadece bir dönemin edebi eğilimlerini değil, aynı zamanda insanın zamanla ilişkisini, yalnızlıkla barışını ve hayata dair duyduğu tedirgin coşkuyu da taşır. Bugün pek çok genç şairin ilhamla okuduğu dizeleri, sosyal medyada dolaşan alıntılarla değil; satır aralarında gizlenen düşünceyle hâlâ hayatiyetini koruyor.
Ölüm yıl dönümünde Uyar’ı yalnızca bir şair olarak değil, çağını aşan bir düşünce biçimi olarak hatırlamak gerekiyor. Çünkü onun şiiri, tıpkı söylediği gibi, “bir insan kadar gerçektir.”