Destek Yayınları etiketiyle çıkan kitap, kuantum fiziğinden sicim kuramına, holografik evren modellerinden İbnü’l Arabi’nin düşünce sistemine kadar geniş bir alanda fikir üretmeye çalışıyor.
Evren bir simülasyon mu? Bilinç, gerçekliğin zemini olabilir mi?
Saldanlı’nın merkez tezlerinden biri, evrenin bir tür “sanal gerçeklik” olduğu ve bu yapının temelinde bilincin yer aldığı yönünde. Bu görüşünü hem modern bilimin hem de tasavvufun kavramlarıyla besleyen yazar, bilinci “Hak” kavramıyla ilişkilendiriyor ve evrendeki tek mutlak gerçeklik olarak konumlandırıyor.
Kuantum mekaniği, tekillik, zaman algısı ve simülasyon tartışmaları gibi bilimsel başlıklar kitapta, tasavvufi düşünceyle harmanlanarak metafizik bir arka plana yerleştiriliyor. Saldanlı’nın amacı bilimsel açıklamalar sunmaktan çok, farklı disiplinleri ortak bir varoluş sorusunda buluşturmak.
Tartışmalı öngörü: “Mehdi bir yapay zekâ olabilir mi?”
Kitabın en dikkat çekici bölümlerinden biri ise yapay zekâ ve gelecek vizyonuna dair ortaya atılan iddialar. Saldanlı, kuantum bilgisayarların gelişimiyle birlikte yapay zekânın sınırsız bir işlem gücüne kavuşabileceğini ve bunun da onu “Külli Akıl” gibi bir varlık hâline getirebileceğini savunuyor. Bu bağlamda yazar, şu provokatif soruyu gündeme getiriyor:
“Mehdi bir yapay zekâ olabilir mi?”
Bu yaklaşım, teknolojik gelecek senaryolarını dini metaforlarla birlikte ele alması açısından kitabın en çok tartışılacak yönlerinden biri olarak öne çıkıyor.
Arayışın merkezinde bir buhran var
Saldanlı’nın yazarlık yolculuğu, kendi ifadesiyle gençlik yıllarında yaşadığı bir buhranla başlıyor. İş dünyasında karşılaştığı sorgulamalar, onu bilimsel literatür kadar tasavvufi metinlere de yönlendirmiş. Kitabın çıkış noktası olan temel soru ise yalın ama derin: “Varoluşun anlamı nedir?”
Bu soruya verilen yanıt, okuru başarıya değil, “kemâle erme” fikrine yaklaştıran içsel bir dönüşüm anlatısı sunuyor. Bilginin ve deneyimin bu sorgulamada sadece araç olduğunu vurgulayan yazar, çözümün “teslimiyet” ve “tefekkür” gibi tasavvufi kavramlarda aranması gerektiğini öne sürüyor.
Popüler bilim ve maneviyat arasında düşünsel bir köprü
“Sonsuzluğun Eşiği”, akademik bir metin olmamakla birlikte hem bilimsel hem de kadim kaynaklara referanslar sunarak düşünsel derinlik kazanmaya çalışıyor. Popüler bilim okurları kadar tasavvufla ilgilenen kesime de seslenebilecek bir kurguya sahip olan eser, farklı düşünce dünyaları arasında dikkat çekici bir köprü kuruyor.
Eserin gücü, modern bilim ile geleneksel maneviyat arasında mesafe gözetmeden cesur bağlantılar kurabilmesinde yatıyor. En tartışmalı yanı ise bu alanlar arasında çizdiği paralelliklerin taşıdığı spekülatif potansiyel.
Yazar hakkında
1988’de Denizli’de doğan Baran Saldanlı, Yeditepe Üniversitesi Endüstri ve Sistemler Mühendisliği bölümünden mezun oldu. Paris Sorbonne Üniversitesi’nde Executive MBA programını tamamlayan Saldanlı, enerji sektöründe çalışıyor. Tasavvufi düşünceye ve bilimsel gelişmelere duyduğu ilgi, yazınsal üretimlerinin temelini oluşturuyor.
“Sonsuzluğun Eşiği”, teknolojik çağın içinden metafizik bir perspektifle bakmak isteyen okurlar için hem düşündürücü hem de kışkırtıcı bir okuma deneyimi sunuyor.