Topkapı Sarayı, yalnızca Osmanlı ihtişamının değil, aynı zamanda derin bir manevi mirasın da merkezi olmayı sürdürüyor. Sarayın en çok ziyaret edilen bölümlerinden Mukaddes Emanetler Dairesi’nde, Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim Han tarafından başlatılan 24 saat aralıksız Kur’an-ı Kerim okuma geleneği tam 5 asırdır kesintisiz şekilde yaşatılıyor.
Ziyaretçiler, daireye adım attıkları anda, asırlardır durmaksızın yükselen Kur’an tilavetinin huzur veren sesiyle karşılanıyor. Bugün de aynı inançla sürdürülen bu gelenek, ecdadın Peygamber Efendimize (s.a.v.) duyduğu muhabbetin canlı bir nişanesi olarak kabul ediliyor.
Bir Asırlık Nöbet: 28 Hafız, 365 Hatim
Mukaddes Emanetler Dairesi’nde 28 hafız, gece gündüz nöbetleşe Kur’an okuyor. Her bir hafız, 45 dakikalık veya 1 saatlik periyotlarla okuma yapıyor.
Bu kutsal nöbetin sonucunda, her gün bir hatim tamamlanıyor; yıl boyunca toplam 365 hatim indiriliyor. Bu hatimlerin duası ise Ramazan ayında yapılan geleneksel “Destimal Töreni” ile eda ediliyor.
Yavuz Sultan Selim Han’ın Vasiyeti
1517 yılında Mısır Seferi’nden sonra İstanbul’a getirilen kutsal emanetlerin korunması için Yavuz Sultan Selim Han, “Bana 39 hafız bulun, kırkıncı da ben olacağım” diyerek bu anlamlı geleneği başlatmıştı.
Bugün de aynı hassasiyetle sürdürülen bu uygulama, Osmanlı’nın Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) duyduğu saygı ve sevginin bir sembolü olarak görülüyor.
Mukaddes Emanetler arasında Hırka-i Saadet, Sakal-ı Şerif, Hz. Peygamber’in mektupları, Uhud’da kırılan dişi, ayak izi, kılıcı ve dört halifeye ait kılıçlar bulunuyor. Ayrıca Kâbe anahtarları, Hacerü’l Esved mahfazası gibi İslam dünyası için kıymetli emanetler de aynı mekânda sergileniyor.
“Topkapı Sarayı, Adeta Medine-i Münevvere Gibidir”
Topkapı Sarayı Daire Başkanı İlhan Kocaman, Mukaddes Emanetler Dairesi’nin manevi önemine dikkat çekerek, “Yavuz Sultan Selim Han’ın başlattığı bu gelenek, ecdadın Peygamber Efendimize duyduğu aşkın ve hürmetin bir tezahürüdür. Biz de bu emaneti yüz akıyla geleceğe taşıyoruz.” dedi.
Kocaman, Mukaddes Emanetlerin bulunduğu odanın temizliği sırasında çıkan tozun bile dışarıya atılmayıp özel bir kuyuya döküldüğünü anlatarak, Osmanlı’nın manevi inceliğini vurguladı.
“Aşk-ı Muhammediye’nin Zirvesindeyiz”
Mukaddes Emanetler Dairesi Hafızlarından Halil İbrahim Akgün, “Bu mekânda görev yapmak, Aşk-ı Muhammediye’nin zirvesinde bulunmaktır. Biz ecdadımızdan aldığımız bu emaneti, gelecek nesillere taşımakla mükellefiz.” ifadelerini kullandı.
