Türk şiirinin sıra dışı ve derinlikli isimlerinden Âsaf Hâlet Çelebi, aramızdan ayrılışının 67. yılında hâlâ bıraktığı kültürel mirasla anılıyor. Modern Türk şiirine getirdiği "modern-gelenekçi" tavırla çığır açan, Doğu'nun mistik dehlizlerini Batı'nın estetik anlayışıyla harmanlayan bu büyük şair, 15 Ekim 1958'de İstanbul'da son nefesini verdi.
Şiiri "kelimelerin bir araya gelmesinden hâsıl olan büyük bir kelime" olarak tanımlayan Çelebi, geride nüfuz edilmesi kolay olmayan, fakat her okunuşta yeni bir sır aralayan zengin bir edebî dünya bıraktı.
Cihangir'den Küplüce'ye Uzanan Bir Ömür
27 Aralık 1907'de İstanbul Cihangir'de, kültürlü ve edebî zevk sahibi bir ailede doğan Âsaf Hâlet, eski Dahiliye Nezâreti Şifre Kalemi müdürü Mehmed Said Hâlet Bey’in oğlu olarak ayrıcalıklı bir ortamda yetişti. Özel hocalardan aldığı derslerle başlayan öğrenimi, Galatasaray Sultânîsi'nde tamamlandı.
Babasından Fransızca ve Farsça öğrenirken, son Üsküdar Mevlevîhânesi şeyhi Ahmed Remzi Dede ve Rauf Yektâ Bey'den de uzun yıllar mûsiki ve nota dersleri alması, onun sanat ve kültür zeminini ne kadar sağlam attığının kanıtıdır.
Meslek hayatında zabıt kâtipliğinden bankacılığa, deniz yolları idaresinden İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü Kitaplığı’nda kütüphane memurluğuna kadar farklı görevler üstlendi. Ancak onun asıl tutkusu, daima Doğu ve Batı kültürlerinden beslenen, tasavvuf ve mistisizmle yoğrulmuş şiiri oldu. Mevlevî bir çevrede büyümesi ve Mevlânâ'ya olan hayranlığı, eserlerinde de belirgin izler taşıdı.
Şiirde Bir Başkaldırı: "He", "Lâmelif" ve "Om Mani Padme Hum"
Gençlik yıllarında aruzla divan şiiri tarzında rubâî ve gazeller yazan Çelebi, 1939'dan itibaren yayımladığı, devrin okuyucusunu yadırgatan yeni şiirleriyle edebiyat çevrelerinin dikkatini çekti.
Divan şiiri estetiğini Fransız "letrist"lerinin ses çağrışımına dayanan anlayışıyla birleştirerek kendine has, kapalı ve mistik bir üslup geliştirdi. Bu yeni tarz, İslâm tasavvufu, Hint ve diğer Doğu din ve kültürlerinden aldığı tem ve motiflerle, Türk şiirine farklı bir ses yankılanması getirdi.
1942'de yayımlanan ilk şiir kitabı He, ardından 1945'te Lâmelif geldi. Bütün şiirlerini topladığı, Budist felsefenin bilinen mantrasının adını taşıyan Om Mani Padme Hum (1953) ise onun şiir evrenini eksiksiz sunan eser oldu.
Şiirlerinde "Cüneyd", "Nirvana", "Sidharta" gibi temalara yer vermesi, onun bir duygu şairinden çok, derin bir sezgi ve kültür şairi olduğunu gözler önüne serdi. Çelebi, şiiri salt bir sanat değil, "müşahhas malzeme ile mücerret bir âlem yaratma" ve "kâinatın anlaşılmaz sırlarını açıklama" aracı olarak görüyordu.
Bir Kültür Köprüsü Kuran Eserler
Âsaf Hâlet Çelebi'nin edebiyat ve kültür dünyasına katkısı sadece şiirle sınırlı kalmadı. O, adeta bir kültür köprüsü kurarak, Fars ve Hint edebiyatından tasavvufa, Türk mûsikisine kadar pek çok alanda inceleme ve çeviriler yaptı.
Mevlâna’nın Rubaileri (1939), Mevlâna Hayatı-Şahsiyeti (1940), Molla Câmî (1940), Eşrefoğlu Divanı (1944) ve Pali Metinlerine Göre: Gotama Buddha (1946) gibi eserleri, onun çok yönlü entelektüel kişiliğini yansıtır. Özellikle Pali Metinlerine Göre: Gotama Buddha, Türkçe'de konuyla ilgili en geniş ve muteber incelemelerden biri olarak kabul edilmiştir.
Mirası ve Etkisi
Kıyafetinden konuşmasına, kültüründen görgüsüne kadar "hakiki bir İstanbul beyefendisi" olarak nitelenen Âsaf Hâlet Çelebi, bir yandan mizah dergilerinin "ultra-modern şair" tiplemesiyle anılsa da, diğer yandan modern Türk şiirine derin bir nefes verdi.
Onun şiiri, daha sonraki yıllarda Sezai Karakoç ve İkinci Yeni şairleri üzerinde dahi dolaylı etkiler yarattı. Zengin kültür birikimini, rüyaları, masalları ve kadim medeniyetlerin izlerini bir araya getiren Çelebi, şiir dışı unsurlara iltifat etmeyecek kadar kendine yeten, orijinal bir sanat dünyası kurmayı başardı.
67 yıl önce, 15 Ekim 1958'de vefat eden bu büyük sanatçı, Beylerbeyi Küplüce Mezarlığı'ndaki ebedî istirahatgâhında yatmaktadır. O, "Nüfus edilmesi kolay olmayan bir şiir dünyası vardı" denilen sanatıyla, zaman ve mekân kavramlarını aşarak, okuyucuyu daima yeni bir yolculuğa davet eden ölümsüz bir ses olarak yaşamaya devam ediyor.