KURAKLIK KARŞISINDA KADİM GÖL KÜÇÜLMEYE DEVAM EDİYOR
Türkiye'nin ikinci büyük gölü olan Tuz Gölü, sadece doğasıyla değil, barındırdığı kültürel ve biyolojik çeşitlilikle de Anadolu'nun hafızasında özel bir yer tutuyor. Başta flamingolar olmak üzere binlerce kuş türüne ev sahipliği yapan, 279 farklı bitki ve bakteri türünü barındıran bu eşsiz doğa harikası, son yıllarda kuraklık ve bilinçsiz su kullanımı nedeniyle hızla küçülüyor.
1987-1990 yılları arasında yaklaşık 93 bin hektarlık sulu alana sahip olan Tuz Gölü, bugün sadece 9 bin 200 hektara kadar gerilemiş durumda. Yani yaklaşık 130 bin futbol sahası büyüklüğünden sadece 13 bin futbol sahasına kadar düşen bir sulak alan söz konusu. Gölün bu dramatik daralması, yalnızca doğal değil, aynı zamanda kültürel ve bilimsel bir kayıp anlamına geliyor.
UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde
Ankara, Konya ve Aksaray il sınırlarının kesişim noktasında bulunan Tuz Gölü, sahip olduğu biyolojik zenginlik ve endemik türlerle yalnızca Türkiye’nin değil, dünyanın da dikkatini çeken nadide alanlardan biri. Bu özellikleri sayesinde, bölge Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edilmiş ve UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne dâhil edilmiştir.
279 farklı bitki ve bakteri türüne ev sahipliği yapan göl, biyolojik çeşitlilik açısından adeta yaşayan bir doğa laboratuvarı niteliğinde. Aynı zamanda doğa fotoğrafçılarının, ressamların ve edebi eserlere ilham arayan sanatçıların gözdesi olan bu bölge, kültürel miras anlamında da büyük bir değer taşımaktadır.
Bilim İnsanlarından Uyarı
Aksaray Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Melayip Bilgin, gölün yaşadığı gerilemeyi şu sözlerle özetliyor:
“Tuz Gölü’nün sulu alanı, 1987-1990 döneminde 93 bin hektardı. 2000’lerde bu rakam 30 bin hektarlara düştü. Bugün geldiğimiz noktada ise sadece 9 bin 200 hektar su var. Bu, gölün su dolu alanının 10’da 1 oranında kaldığı anlamına geliyor.”
Prof. Dr. Bilgin, ayrıca aşırı yer altı suyu çekiminin de bölgeye büyük zarar verdiğini belirtiyor. Bilinçsiz sulama ve kuraklığın etkisiyle bölge giderek “su fakiri” bir hâle gelirken, obruk oluşumları da artış gösteriyor.
Doğanın ve Kültürün Kesiştiği Nokta
Tuz Gölü, Anadolu'nun kadim kültüründe derin izler bırakmış, doğasıyla olduğu kadar insan ruhuna dokunan estetik yapısıyla da dikkat çekmiştir. Film çekimlerinden şiirlere, fotoğraf projelerinden sahne sanatlarına kadar birçok alanda ilham kaynağı olan bu göl, sadece bir coğrafi oluşum değil, yaşayan bir kültür mirasıdır.
Bu nedenle, gölün korunması yalnızca çevresel değil, kültürel bir sorumluluk olarak da ele alınmalıdır. Devletimizin çevre koruma politikaları ve uluslararası tanınırlığı artıran adımlarıyla birlikte, toplumun her kesiminin bu mirasa sahip çıkması büyük önem taşımaktadır.