TRT tarafından düzenlenen ve Türkiye'de sinema sektörüne yönelik ilk ve tek proje olma özelliği taşıyan “12 Punto 2025” etkinliği, bu yıl mart ayında hayatını kaybeden usta yönetmen ve yapımcı Osman Sınav’ı andı. Yönetmenliğini üstlendiği ve Mustafa Kutlu’nun aynı adlı eserinden uyarlanan “Uzun Hikâye” adlı filmiyle izleyicilere duygusal bir veda sunuldu.
Babamla çalışmak, kendini ispat etmeyi gerektiriyordu
Film gösterimi sonrasında düzenlenen söyleşide, Osman Sınav’ın oğlu Yusuf Ömer Sınav, yönetmen Mustafa Şevki Doğan ve oyuncu Oktay Kaynarca sahnedeydi. Yusuf Ömer Sınav, “Uzun Hikâye”nin senaryosunun yazıldıktan 11 yıl sonra çekildiğini belirterek, projenin ilk tohumlarının “Deli Yürek” dizisi döneminde atıldığını ifade etti.
Babasının bir marka olduğunu vurgulayan Sınav, "Setlerde onunla çalışmak istiyordum çünkü onu ancak böyle görebiliyordum. 'Dostoyevski okumayan sinemacı olamaz' derdi hep,” sözleriyle sinemaya bakışındaki entelektüel derinliğe dikkat çekti.
Sete serumla gelip motor derdi
Oyuncu Oktay Kaynarca, Sınav ile olan ilişkisini bir “dostluk” üzerinden tarif ederek, onun sadece bir yönetmen değil, aynı zamanda bir karakter eğitmeni olduğunu söyledi. "Kurtlar Vadisi’nde canlandırdığım Çakır karakteri onun eseri. O setlerde yaşayan biriydi. Hastalansa da sete kolunda serumla gelip sahne çekerdi. Bazen 15 kere aynı sahneyi çektirdiği olurdu" dedi.
Sınav’ın dizilerdeki bölüm süresini artırarak sektörde devrim yarattığını da belirten Kaynarca, bu yeniliğin tüm sorumluluğunu esprili bir dille ustasına yükledi: “Bölümler 90 dakikaydı, onunla birlikte 145 dakikaya çıktı. Vebali ona ait.”
Duygusu olmayan film, film değildir
Yönetmen Mustafa Şevki Doğan ise, Osman Sınav’la 12 yıl boyunca usta-çırak ilişkisi yaşadığını belirtti. Sınav’ın kendisi için bir okul, bir öğretmen ve bir baba olduğunu söyleyen Doğan, “Sahnelerinde beş duyuya hitap etmeyen planı kabul etmezdi. Duygusal, dik başlı ama çok tutkulu bir sinemacıydı” ifadelerini kullandı.
Sınav’ın, hikâyesinde duygusu olmayan hiçbir işi kabul etmediğini vurgulayan Doğan, "Deli Yürek'te de Kurtlar Vadisi’nde de hep aşk, duygu ve samimiyet vardı" diyerek onun sinemasının özünü tanımladı.