“Mağarada Günlerce Kaldık, Güneşi Görünce Şükrettik”
Ekin Türkmen, projedeki rolü gereği günlerce doğal ışık almayan bir ortamda bulunduğunu belirterek, mağara çekimlerinin hem fiziksel hem de ruhsal açıdan büyük bir sınav olduğunu dile getirdi. “Günlerce karanlık ve izole bir ortamda çalışmak, zaman kavramını tamamen kaybetmemize neden oldu” diyen Türkmen, mağaradan çıkıp gün ışığını gördüklerinde büyük bir rahatlama yaşadıklarını söyledi.
Türkmen, “İlk başlarda bu deneyim farklı ve heyecan vericiydi. Tuz mağarasının havası temiz ve şifalıydı. Ancak günler geçtikçe kapalı ortamın etkileri kendini göstermeye başladı. Zihinsel olarak zorlayıcıydı ve bir süre sonra gerçekten dışarı çıkıp nefes almak istedik” ifadelerini kullandı.
“Dayanıklılık Gerektiren Bir Süreçti”
Türkmen, mağarada geçen sürecin sadece fiziksel değil, aynı zamanda duygusal olarak da zorlayıcı olduğunu belirtti. Mağaranın soğuk ve nemli havası, kapalı ortamda uzun süre kalmanın verdiği izolasyon hissi ve yoğun çekim temposu, oyuncular ve ekip için oldukça yorucu bir süreç oldu.
“Mağara içinde hareket etmek bile başlı başına zorluydu. Yer yer dar geçitlerden geçmek, nemli hava şartlarına uyum sağlamak ve uzun saatler boyunca yapay ışıklarla çalışmak büyük bir dayanıklılık gerektirdi. Ekip olarak birbirimize destek olmasaydık, bu süreç çok daha zor olabilirdi” diyerek yaşadığı zorlukları dile getirdi.