Müzik sahnesine çocukluk yıllarında adım atan ve tam 37 yıldır aralıksız sanat hayatını sürdüren usta isim Engin Gül, kariyerinin olgun meyvesi niteliğindeki ilk stüdyo albümü “Ben Geldim” ile dinleyicilerinin karşısına çıktı. Yalnızca bir ses sanatçısı değil, aynı zamanda yetkin bir piyanist ve üretken bir besteci olarak tanınan Gül, bu albümle hem kişisel duygularını hem de toplumsal meselelere olan duyarlılığını müzikle harmanlıyor.
Sahnelerin Tozunu Yutmuş Bir Usta:
10 yaşında başlayan sahne serüveninde askerî tesislerden lüks otellere, sivil toplum örgütlerinin etkinliklerinden özel konserlere kadar geniş bir yelpazede performans sergileyen Engin Gül, edindiği zengin deneyimi bu albüme taşıyor. Sahne deneyiminin yanı sıra, bugüne dek 2 binin üzerinde özgün esere imza atarak bestecilik gücünü de kanıtlamış bir sanatçı. Gül’ün uzun yıllara yayılan bu üretkenliği, “Ben Geldim” albümünü sıradan bir ilk albüm olmaktan çıkarıp, adeta bir yaşam özetine dönüştürüyor.
Duygusal ve Toplumsal Dokunuşlar:
Bahar Plak etiketiyle müzikseverlerle buluşan albüm, dokuz ayrı hikayeyi barındıran eserlerden oluşuyor: “30 Dakika”, “Şakşakçı”, “Çan Çiçeği”, “Yeşilçam”, “Diyen O”, “Kıbrıs”, “Engel Tanımaz Engelli”, “Balaca” ve “Kandıramıyorum”. Tüm bu eserlerin söz ve müzikleri bizzat Engin Gül’e ait olması, albümün samimiyetini ve kişisel derinliğini artırıyor. Projenin müzik direktörlüğünü ise, müzik dünyasının duayen aranjörlerinden Suat Aydoğan üstlenerek albüme profesyonel ve güçlü bir sound kazandırdı.
Albümün dikkat çeken parçalarından biri olan “Yeşilçam”, özellikle nostaljik tınılarıyla dinleyiciyi geçmişe götürerek albümün duygusal tonunu belirliyor. Engin Gül, müziğe olan yaklaşımını, “Engin duygularla beslediğim eserlerimle gönüllerde iz bırakmak istiyorum” sözleriyle özetliyor ve bu yaklaşım, albümdeki her notaya nüfuz etmiş durumda. “Ben Geldim”, Engin Gül’ün yılların sabrını, sahne heyecanını ve birikmiş duygularını, dinleyicisine sunduğu içten bir müzikal armağan olarak müzik raflarındaki yerini aldı.