İstanbul
Parçalı bulutlu
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Yeni Birlik Gazetesi Magazin Ercan Kesal: Sinemaya çok zor yerden başladım!

Ercan Kesal: Sinemaya çok zor yerden başladım!

12-13 yıldır sinemada olduğunu belirten Ercan Kesal, “Çok zor adamlarla, çok doğru adamlarla ama çok zor bir yerden başladım ve onu hak etmeye çalıştım” diye konuştu

Balıkesir Büyükşehir Belediyesi ile Edremit Belediyesi’nin birlikte düzenlediği 6. Edremit Kitap Fuarı’na katılan oyuncu ve yazar Ercan Kesal, ‘Cebimdeki Ekmek Kırıntıları’ isimli kitabını da anlattığı söyleşiye katıldı. Kesal, "Beni çok uzun yıllarda sinema ve tiyatroda filmler yapmış, tiyatroyla uğraşmış biri olarak zannediyorsunuz. Değilim. Ama doğru adamlarla buluşmak diyorsanız evet doğru adamlarla buluştum. Çok zor adamlarla, çok doğru adamlarla ama çok zor bir yerden başladım ve onu hak etmeye çalıştım" diye konuştu.

Hepimizin bir derdi var!
Kesal, konuşmasında şunları söyledi: “Hepimizin varoluşsal bir derdimiz var. Niye yaşadığımızı anlamaya çalışıyoruz. Bir insan kendi hikayesinin farkına ancak eyleyerek, eylemde bulunarak varabilir. Bitmek tükenmek bilmeyen bir okuma, yazma ve yeni bir şey yapma telaşıyla yaşamış bir adamım ben. Ve bu yüzden 48 yaşında ancak sinemayla buluşabildim. Üç Maymun'daki oyunculuğum ilk uzun metraj oyunculuktur. Beni çok uzun yıllarda sinema ve tiyatroda filmler yapmış, tiyatroyla uğraşmış biri olarak zannediyorsunuz. Değilim. Ben 12-13 yıldır sinemadayım. Ama doğru adamlarla buluşmak diyorsanız evet doğru adamlarla buluştum. Ama onların da 'hadi biz de seni bekliyorduk' falan gibi bir şey dediklerini zannetmeyin. Çok zor adamlarla, çok doğru adamlarla ama çok zor bir yerden başladım ve onu hak etmeye çalıştım. Bu yüzden bana böyle yeteneğiyle başkalarından çok farklı birtakım özellikleriyle gelen insanlara diyorum ki bu yüzde bir. Bu yüzde bir. Şimdi sana yüzde 99 daha lazım. O da çalışmak. Yani bunu üstelik ben söylemiyorum. Dünyanın en zeki adamlarından biri söylüyor, Einstein. 'Yüzde birdir bendeki zeka. Onun dışındaki emek kan, ter, gözyaşı ve çabadır' diyor.”

Emek çok aşağılanıyor

Köy Enstitüleri modeline yeniden “alıcı gözle” bakılması gerektiğini vurgulayan Kesal, şöyle devam etti: “Ben bu çağın özellikle ‘post-truth’ diye adlandırılan bu dönemin çalışmanın yok sayıldığı, çalışmanın kıymetinin fark edilmediği ya da yok edildiği bir dönem olarak hatırlayacağım. Çalışmak bu kadar aşağılanmamıştı. Emek bu kadar aşağılanmamıştı. Çünkü sürekli bir köşe dönme, çabucak bir şeyin sahibi olmak, sürekli bir emeksiz yemek peşinde olan bir topluma dönüştürüldük. Çok ayıp bir şey. Çalışmaktan başka hiçbir şansımız yok. Uğraşmaktan, çabalamaktan başka hiçbir şansımız yok. Bu yüzden belki de eğitim modelimiz, okullardaki bu yöntemi, müfredatı, öğrenme ve öğretme biçimlerini falan yeniden ele almamız lazım. Hayatın içinde çalışarak, üreterek yani keşfedecek bir şey yok aslında. Köy Enstitüleri modeli orada duruyor. Ona yeniden alıcı gözle bir daha bakmak lazım. Yani ben yine o ormanda kaybolmanın bir yolunu bulurdum. Ben yine o çikolatalı evi arar bulurdum. Çünkü ben yaşam olurlu bir adamım. Benim iştahım hiç bitmiyor ki.”