Türkiye’de başlayan bir serüven, şimdi Los Angeles sokaklarında notalara dönüşüyor. Grammy adayı besteci, aranjör ve orkestra şefi Esin Aydıngöz, genç yaşına rağmen müzik sektöründe kendine sağlam bir yer edindi. Başarılarla dolu yolculuğu ise parlak sahnelerden değil, sabırla örülmüş küçük adımlardan geçiyor. Her biri ayrı bir mücadele olan dokuz staj, Aydıngöz’ün profesyonel hayata attığı ilk adımlar oldu.
“Bazı stajlarım hayal ötesiydi; dev stüdyolarda, efsane isimlerle aynı havayı soludum. Diğerleri ise tamamen ayak işiydi. Ama hepsi bana bir şey öğretti” diyen Aydıngöz, gerçek müzik tutkusunu bu deneyimlerle pekiştirdi.
Müziğin içinde nefes alan bir yaşam
Film müziği, dizi müziği ve orkestra düzenlemeleri gibi farklı alanlarda üretim yapan Aydıngöz, yolunu çizerken tek bir şeye odaklandı: Ona gerçekten iyi gelen ne varsa, hayatına dahil etmek. Sözleri bunu açıkça gösteriyor:
“Bir yandan kısa filmlere müzik yazıyordum, diğer yandan çocuklara piyano dersi veriyor ya da tiyatrolarda müzik direktörlüğü yapıyordum. Arkadaşlarımın projelerine destek verirken setlerde piyanistlik de yaptım. Bu yoğunluk içinde, sektördeki olumsuzluklara zaman ayıramadım.”
Esin Aydıngöz’ün bu yaklaşımı, onu kısa sürede yeni nesil film müziği bestecileri arasında öne çıkardı. Müziğe sadece bir meslek olarak değil, yaşam biçimi olarak bakan sanatçı, duygularını melodilere dönüştürme yeteneğiyle fark yaratıyor.
Yaratıcılığın sınırlarını sinema belirliyor
Netflix’in dünya çapında büyük ilgi gören dizisi Wednesday için yaptığı katkılar da, Aydıngöz’ün hayal gücünün ne kadar güçlü çalıştığını gösteriyor. Yaratıcı sürecin merkezine görselliği koyduğunu belirten Aydıngöz, şöyle konuşuyor:
“Ortada bir film yokken beste yapmam gerektiğinde bile kafamda bir hikâye kuruyorum. Ya bir anıya odaklanıyorum ya da bir fotoğraf buluyorum. Çünkü ancak o zaman sınırsız ihtimal arasında kaybolmadan üretmeye başlayabiliyorum.”
Bu yöntem, ona hem özgünlük hem de derinlik kazandırıyor. Görsel esin kaynaklarından yola çıkan besteci, müziği bir anlatı biçimi olarak konumlandırıyor. Her nota, bir duygunun, bir anının ya da bir hayalin sesi oluyor.
Korkuların yerine hayallerin geçtiği bir yolculuk
Esin Aydıngöz’ün başarısının ardında sadece yetenek değil, aynı zamanda güçlü bir psikolojik direnç de yatıyor. Müziğe olan tutkusu, yaşadığı hayal kırıklıklarını gölgede bırakacak kadar derin. Bunu şu sözleriyle ifade ediyor:
“Hayallerim o kadar büyüktü ki, adeta bir zırh gibiydi. Video oyunlarındaki güç iksirleri gibi… Korkular bana yaklaşamıyordu.”
Hollywood’da yükselmek kolay değil. Hele ki farklı bir kültürden gelen genç bir kadın olarak... Ancak Aydıngöz’ün adım adım inşa ettiği bu yol, pek çok genç müzisyene ilham kaynağı oluyor.
Müziğin merkezinde bir Türk kadını
Bugün Amerikan müzik endüstrisinde kendine yer açan sayılı Türk kadın bestecilerden biri olan Esin Aydıngöz, aynı anda hem yaratıcı üretimde bulunuyor hem de genç yeteneklere ilham veriyor. Çok yönlülüğü, onun en büyük kozu. Film, tiyatro, reklam ve dizi gibi farklı alanlarda müzik üretimi yapması, onu sadece bir besteci değil, bir hikâye anlatıcısı haline getiriyor.
Yolculuğunun henüz başında olduğunu düşünen Aydıngöz, müzikteki geleceğini ise şu cümleyle özetliyor:
“Müziğin içinde bana ne mutluluk veriyorsa, orada olmaya devam edeceğim.”