İstanbul
Açık
13°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Yeni Birlik Gazetesi Magazin Kalbin ritminde yaşayan kadın: Melis Sezen’in dönüşüm hikâyesi

Kalbin ritminde yaşayan kadın: Melis Sezen’in dönüşüm hikâyesi

Melis Sezen, kadınlığı, aşkı ve güzelliği kalpten kutluyor. Yeni dizisi, dans tutkusu ve içsel yolculuğuyla ilham veren bir yaşam hikayesi anlatıyor.

MUHABİR: Eylül Baysal

Melis Sezen’in varlığı bir kadının zarafetle nasıl güçlü olabileceğinin canlı kanıtı. Kamera karşısında bir karakteri canlandırmaktan fazlasını yapan Melis, içsel bir yolculuğun izlerini seyirciye yansıtıyor. Yeni projesi “Leyla Hali” ile sadece oyunculuğunu değil, kalbini de ortaya koyan Melis, kadın olmanın anlamını yeniden yorumluyor.

Haziran sonunda sete çıkıp Temmuz sonunda çekimleri tamamlanan dizi, TRT Tabii ekranlarında izleyiciyle buluşmaya hazırlanıyor. Melis, Leyla karakterini anlatırken yüzü aydınlanıyor: “Leyla bir yetim, ama acı değil umut taşıyor. Hayatı tatlarla algılıyor. Bir yemeğin kokusu, bir anının sıcaklığı... Onun için ruhun tokluğu, mideden önce geliyor.” 

Leyla'nın restoran kurma hayali bir yemek serüveninden çok daha fazlası. Melis’in anlatımıyla bu, “kendi gerçeğini yaratma cesaretinin bir hikayesi.” Onunla konuştukça oyunculuğun dışında bir boyut çıkıyor karşımıza. Bir insanın, canlandırdığı karakterle nasıl özdeşleştiğini izliyoruz.

kameranın hem önünde hem arkasında bir dengenin peşinde

Koç Üniversitesi’nde Medya ve Görsel Sanatlar eğitimi alan Melis, setin yalnızca sahnesinde değil, teknik tarafında da hakimiyet kurmuş bir oyuncu. Kamera açılarını, sahne matematiğini bilen bir bilinçle ilerliyor. “Gerçek bir set ortamı olmadan o atmosferi anlamak zor,” diyor ve ekliyor: “Ama okulda aldığım eğitim bana büyük artı kattı.”

Her karakterin gerektirdiği becerileri ciddiyetle öğrenen bir oyuncudan bahsediyoruz. Piyano çalmayı öğrenmiş, at binmiş, ok atmış. Şimdi ise bıçak kullanmayı öğrenmiş. Çünkü Leyla mutfakta yaşıyor. Melis’in mutfakla olan bağını gülümseyerek anlatması bile, karakterle kurduğu içsel bağı hissettiriyor: “Artık tava çevirebiliyorum.”

dans eden bir ruh, kalbiyle yol alan bir kadın

Melis’in hayatındaki en büyük tutkusu ise dans. Kelimelere ihtiyaç duymadan, kalbinin sesini ritimle anlatıyor. “Her şey dans ediyor zaten. Ben de onunla birlikte dans ediyorum,” diyor. Dans, onun için sadece bir hareket değil, bir varoluş biçimi. Uyumadığı zaman, içinden çıkamadığı hisler olduğunda, bedenini bırakıyor müziğe ve özgürleşiyor.

Dans, oyunculuğun da ötesinde bir ifade biçimi onun için. Duygularını bastırmak yerine onlara alan açıyor. Kendisiyle temas halinde olmayı başardıkça daha güçlü bir oyuncuya dönüşüyor.

derin karakterlerden derin farkındalıklara

Sadakatsiz dizisindeki “Derin” karakteri onun için kolay bir veda olmamış. “60 bölüm boyunca her gün Derin oldum. En son gün kostümü çıkarsam da aynada onu görüyordum,” diyor. Bu sözler, oyunculuğu bir meslekten çok bir yaşam biçimi olarak gördüğünün göstergesi.

Karakterlerin iç dünyasını keşfederken, kendi içsel dönüşümünü de yaşıyor. Bu da Melis’in en özgün yönlerinden biri: yaşayarak anlamak, oynayarak dönüşmek.

kadınlığı kutlamak bir cesaret değil, bir seçim

Melis Sezen, kadın olmanın gücünü sadece savunmuyor, yaşıyor. Nezaketin zayıflık değil, bir içsel güç olduğuna inanıyor. “Lisede kimseye hayır diyemezdim. Sonra anladım ki, kendime dürüst olmazsam başkasına da olamıyorum,”diyerek içsel yolculuğunu paylaşıyor.

“Nezaket zayıflık değil, aksine çok büyük bir güç. Çünkü içimizden gelen bir ışık o,” diyerek sektördeki baskıların ötesinde bir denge kurmaya çalışıyor. Bu denge, onun hayatındaki her seçimde hissediliyor. 

doğayla bağ, kalple yürüyüş

Melis için iyileşme yolları dansla sınırlı değil. Suya dokunmaktoprağa çıplak ayakla basmakdua etmek gibi elementlerle bağ kurmak da ruhsal dengesini korumasını sağlıyor. Bedeninin sinyallerine, kalbinin sesine kulak vererek yaşıyor.

“Bazen sıkışıyoruz. Ama kalp hep biliyor. Onu dinlemek en iyisi,” diyor. Modern hayatın karmaşasında, onun bu sade ve samimi yaklaşımı bir ilham kaynağı.

aşk bir duygu değil, bir varoluş hali

Aşka bakışı da derin ve ruhsal. “Varoluş olarak aşkız biz. Kalbimi dinlerim her zaman,” diyerek aşkı bir duygu değil, bir bilinç hali olarak tanımlıyor. Güzelliğin ise sevmekten geldiğine inanıyor: “İnsan kendini sevdikçe güzelleşir.”

Bu cümle bile onun yaşam felsefesini özetliyor: Kalpten yaşamak, içten sevmek, derinden hissetmek...

stil bir tercih değil, bir anlatım biçimi

Guess markasıyla yaptığı iş birliğinde, seçtiği saat modeli bile onun tarzını yansıtıyor. Dikdörtgen formlu, zincir detaylı saat favorisi. “Gösterişli saatleri spor kombinlerle kullanmayı seviyorum,” diyor. Takı tercihi ise ağırlıklı olarak anlam yüklü altın aksesuarlar. Özellikle büyük halka küpeleri günlük stilinin vazgeçilmezi.

Onun için takılar bir süs değil; bir enerji, bir duygu taşıyıcısı. Tıpkı hayatındaki her tercih gibi, stilini de hissederek seçiyor.

kalp olalım

Yakın gelecek için dilekleri sorulduğunda, yine kalbinden konuşuyor:
“Kendimize engel olduğumuz şeyleri bırakmayı diliyorum. Herkesin kalbi uyansın. Ben aşk istiyorum. Ama sadece yaşamak için değil… Kalp olmak için!”

Melis Sezen'in bu röportajı, sadece bir oyuncunun değil, hayatı içinden yaşayan bir kadının öyküsünü anlatıyor. Kadınlığı kutlayan, dansla şifa bulan, doğayla bağ kuran ve her adımını kalbine soran biri olarak... O, sadece kamera önünde değil, ruhların içinde de iz bırakıyor.