"Gazze" konulu bir program sırasında yayınlanan alt yazıda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Gazze’deki saldırıların faili İsrail Başbakanı Netanyahu ile karşılaştırılması, hem kamuoyunda hem de devlet yetkilileri arasında büyük infial yarattı.
Canlı yayında ekranlara yansıyan "RTE'nin Netanyahu'dan farkı ne?" şeklindeki KJ (alt yazı), sosyal medyada kısa sürede gündem oldu. Tepkiler çığ gibi büyürken, kamuoyunun hassasiyetini dikkate alan devlet kurumları derhal harekete geçti.
RTÜK: “Basit bir hata değil, provokasyon!”
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı Ebubekir Şahin, yaşanan olayı "ahlaki sınırları aşan bir provokasyon"olarak niteledi. Şahin, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada, Gazze'de sivilleri hedef alan Netanyahu ile Türkiye Cumhurbaşkanı’nın aynı cümlede yer almasının, "Türkiye Cumhuriyeti’ne yönelik açık bir saldırı" anlamı taşıdığını ifade etti.
“Bu bir teknik hata değil, bilinçli bir manipülasyon.”
Bu sözler, RTÜK’ün olaya ne denli ciddi yaklaştığının göstergesiydi. Şahin ayrıca, söz konusu yayınla ilgili en ağır yaptırımların uygulanacağını vurguladı. Açıklamasında, "Hiç kimse Cumhurbaşkanımızın onurlu mücadelesini itibarsızlaştıramaz" ifadeleriyle de TELE1’e net bir mesaj gönderdi.
Adalet Bakanı Tunç: “Cumhurbaşkanımız mazlumların yanındadır”
Olayın yankıları büyürken bir açıklama da Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’tan geldi. Tunç, sosyal medya hesabından yaptığı duyuruda, alt yazı nedeniyle soruşturma başlatıldığını açıkladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın adaletin ve vicdanın sesi olduğunu belirten Tunç, Netanyahu gibi savaş suçlarıyla anılan bir ismin Erdoğan ile aynı cümlede geçirilmesini "vicdanla, insanlıkla bağdaşmaz bir çirkinlik" olarak tanımladı.
“Bu bir basın özgürlüğü değil, sistematik bir itibarsızlaştırma girişimidir” sözleriyle açıklamasını sürdüren Bakan Tunç, kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi adına adli sürecin başlatıldığını da belirtti.
TELE1’den sessizlik: Kanal olayla ilgili henüz açıklama yapmadı
Tüm bu gelişmeler yaşanırken, TELE1 cephesinden herhangi bir resmi açıklama gelmemesi, tepkileri daha da artırdı. Sosyal medya kullanıcıları kanal yönetimini sorumluluk almaya davet ederken, basın özgürlüğünün bir hak olduğu kadar sorumluluk da içerdiğine dikkat çekildi.
KJ skandalı, sadece bir ekran yazısı değil; aynı zamanda medya etiği, ifade özgürlüğü ve kamu hassasiyetleri arasındaki dengeyi yeniden gündeme taşıdı.
Devletin zirvesine yönelik bu tarz içeriklerin, özellikle Filistin gibi hassas bir konu üzerinden yapılması, hem toplum vicdanında hem de siyasi arenada derin izler bırakmaya devam ediyor.