Ortadoğu'da sular yeniden ısınıyor. İsrail'in Katar'ın başkenti Doha'da bulunan Hamas müzakere heyetini hedef alan saldırısı, yalnızca bölgeyi değil, küresel dengeleri de tehdit eden yeni bir krizin fitilini ateşledi. Türkiye'den gelen ilk ve en net tepki ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan geldi.
İsrail'in bu saldırısının zamanlaması ve yeri, sadece bir askeri operasyon olmanın ötesine geçiyor. Doha, uzun süredir barış görüşmelerinin yürütüldüğü, diplomasinin sembolü haline gelmiş bir şehir. Buraya düzenlenen bir saldırı, sadece Hamas'ı değil, Katar'ın egemenliğini ve bölgesel barış çabalarını da hedef alıyor.
"netanyahu, bölgeyi uçurumun eşiğine sürüklüyor"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda İsrail'in bu saldırısını şiddetle kınadığınıvurgularken, Netanyahu hükümetinin artık sadece Filistin değil, tüm bölgeyi felakete sürüklediğini ifade etti.
“İsrail’in bugün Katar’daki Hamas müzakere heyetine yönelik saldırısı, gözü dönmüş Netanyahu hükûmetinin çatışma ve istikrarsızlığı derinleştirme amacında olduğunu bir kez daha açıkça ortaya koymuştur.”
Bu cümleyle başlayan açıklama, yalnızca bir diplomatik tepki değil; aynı zamanda Ankara’nın Ortadoğu'da bozulan dengeye yönelik stratejik duruşunun güçlü bir göstergesi olarak değerlendiriliyor.
"katar yalnız değildir, filistin yalnız değildir"
Erdoğan açıklamasının devamında Türkiye'nin pozisyonunu net şekilde ortaya koydu:
“Türkiye, tüm imkânlarıyla Filistinli kardeşlerinin ve müttefiki, stratejik ortağı ve dostu Katar Devleti’nin yanındadır.”
Bu cümle, sadece bir diplomatik destek ifadesi değil; aynı zamanda Türkiye’nin olası yeni krizlerde aktif rol alabileceğimesajını da barındırıyor. Bölgesel güç dengesinde kritik öneme sahip Katar ile olan stratejik ortaklık, enerji, savunma ve diplomasi alanlarındaki derin iş birliğiyle pekişmiş durumda. Bu nedenle Katar'a yönelik bir tehdit, Ankara için doğrudan bir güvenlik sorunu anlamına geliyor.
terörizmi devlet politikası haline getirenlere karşı kararlı duruş
Türkiye’nin özellikle son 20 yılda dış politikada benimsediği "aktif diplomasi ve insani dış politika" çizgisi, Filistin meselesinde en net karşılığını buluyor. Erdoğan, açıklamasında bu çizgiyi netleştirerek şu ifadeleri kullandı:
“Terörizmi bir devlet politikası haline getirenler hedeflerine asla ulaşamayacaktır.”
Bu güçlü ifade, sadece bir kınama değil; aynı zamanda uluslararası hukukun hiçe sayılmasına karşı bir çağrı niteliği taşıyor. Erdoğan, İsrail'in saldırgan politikalarını sadece bölgesel bir tehdit olarak değil, küresel barışa karşı işlenen bir suç olarak değerlendiriyor.
türkiye'nin mesajı net: barış, adalet ve direniş
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın mesajının en çarpıcı kısmı ise, "ne pahasına olursa olsun Filistin halkının özgürlüğünü savunacağız" ifadesi oldu. Bu cümle, Türkiye'nin yalnızca siyasi değil, ahlaki ve insani sorumlulukla hareket ettiğinin bir göstergesi.
Barışı savunmanın yalnızca masa başında değil, sahada da dirayet gerektirdiğini vurgulayan Erdoğan, "İsrail’in haydutlukları karşısında dirayetli ve kararlı duruşumuzu koruyacağız" sözleriyle, uluslararası kamuoyuna da bir çağrı yaptı: Sessiz kalmak, suça ortak olmaktır.
bölgede yeni bir cephe mi açılıyor?
Doha'daki saldırının ardından akıllara gelen en büyük soru şu: Ortadoğu’da yeni bir cephe mi açılıyor? İsrail'in bu hamlesi, Katar gibi tarafsız ve arabulucu bir ülkeyi hedef alarak yalnızca mevcut çatışmayı büyütmekle kalmıyor; aynı zamanda Körfez ülkeleriyle olan kırılgan ilişkileri de zedeliyor.
Türkiye’nin bu noktada izlediği denge politikası, hem Katar’la olan derin stratejik ortaklığa hem de Filistin meselesine olan tarihsel ve vicdani bağlılığa dayanıyor. Ankara’nın mesajı ise net: Bu coğrafyada barış isteyenler varsa, Türkiye onların yanında durmaya devam edecek.