Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kudüs'ün fethinin 838. yıl dönümüne özel olarak yaptığı anlamlı paylaşımda, sadece tarihi bir zaferi değil, bir inancı, bir sadakati ve nesiller arası aktarılan bir sorumluluğu da hatırlattı. Hazreti Peygamber’in emaneti olarak nitelendirdiği Kudüs için "azimle ve kararlılıkla mücadeleye devam edeceğiz" sözleriyle dikkat çeken Erdoğan, mesajında Selahaddin Eyyubi’yi ve onunla omuz omuza savaşan askerleri de rahmetle andı.
Bu açıklama, sadece bir yıldönümü kutlaması değil, aynı zamanda Türkiye’nin Kudüs konusundaki tarihsel duruşunun güncel bir yansıması olarak değerlendiriliyor. Erdoğan’ın paylaşımı, hem dini hem de kültürel anlamda yüksek bir duygu yükü taşıyor.
kudüs vurgusu: sadece tarih değil, bir sorumluluk alanı
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kudüs’ü yalnızca geçmişte fethedilen bir şehir olarak değil, bugün hala uğruna mücadele edilen kutsal bir emanet olarak tanımlıyor. Bu bakış açısı, Türkiye'nin Ortadoğu’daki politikalarında Kudüs’ün neden bu kadar merkezi bir konumda olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor.
Cumhurbaşkanı'nın açıklamasında geçen şu cümle öne çıktı:
“Hazreti Nebi'nin ve ondan önce gelen peygamberlerin bizlere emaneti olan Kudüs için mücadele etmeyi azim ve kararlılıkla sürdüreceğiz.”
Bu ifade, sadece siyasi bir mesaj değil, duygusal ve dini bir bağlılık bildirisi niteliği taşıyor. Kudüs, Erdoğan’ın yaklaşımında bir coğrafyadan fazlası; bir inanç, bir değerler bütünü ve tarihi bir dava olarak yansıtılıyor.

türkiye'nin duruşu net: kudüs kırmızı çizgi
Erdoğan’ın paylaşımı, uluslararası ilişkilerde de dikkatle takip ediliyor. Türkiye’nin Kudüs’e dair bu kararlı tutumu, İslam dünyasında güçlü bir liderlik göstergesi olarak algılanıyor. Özellikle Kudüs’ün tarihsel fethini anarken, bugünkü mücadelenin de altının çizilmesi, Türkiye’nin sadece geçmişe değil geleceğe dair de bir vizyon sunduğunu gösteriyor.
Bu açıklama, aynı zamanda iç kamuoyunda da duygusal bir karşılık buluyor. Kudüs, yalnızca bir dış politika meselesi değil; halkın gönlünde yer eden, manevi değeri çok yüksek bir sembol olarak görülüyor. Erdoğan’ın bu tür mesajları, halkla olan bağını güçlendirirken, aynı zamanda uluslararası düzlemde de Türkiye’nin duruşunu net bir şekilde ortaya koyuyor.