İstanbul
Açık
15°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Yeni Birlik Gazetesi Politika Neden Ekrem İmamoğlu?

Neden Ekrem İmamoğlu?

Millet ittifakının İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı CHP’li Ekrem İmamoğlu. Cumhur ittifakının adayı ise AKP’li Binali Yıldırım. HDP aday göstermedi. Diğer partilerin de adayları var. Ancak yarış İmamoğlu ile Yıldırım arasında geçecek. 

Millet ittifakının İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı CHP’li Ekrem İmamoğlu. Cumhur ittifakının adayı ise AKP’li Binali Yıldırım. HDP aday göstermedi. Diğer partilerin de adayları var. Ancak yarış İmamoğlu ile Yıldırım arasında geçecek. 
***
Öncelikle belirtmeliyim ki, CHP İstanbul için İmamoğlu’nu aday göstermekle çok isabetli bir karar vermiş oldu. Doğrusu ilk başlarda bu konuda kaygı duydum. Kısa bir süre sonra İmamoğlu’nun performansı kaygımın yersiz olduğunu gösterdi. Beylikdüzü’lü olmam itibariyle İmamoğlu’nun gerek dili, takılmadan konuşması, diksiyonları, dinamik fiziği; kısacası kitlelerle iletişim pratiği ve gerekse pek politik olmayan politik tavrı hakkında bir bilgim vardı. İBB adaylık sürecinde bu performansını daha da artırdığını görüyoruz. 
***
“Politik olmayan politik tavır” cümlesi bir çelişki gibi görülebilir. Fakat politik olmayan politika, bizatihi bir ince politika olup kimi zaman daha derine nüfuz eden bir strateji veya tutumdur. İmamoğlu’na tam da bu tavır prim kazandırmakta. Çünkü Cumhurbaşkanı (fiiliyatta başkan) Erdoğan’ın özellikle son 5 yıldan bu yana kullandığı militan dil, bu toplumu böldü, birbirine ötekileştirdi. Öyle ki, taraflara potansiyel bir şiddet enerjisi yükledi. Devleti kendisiyle eşitleyen hatta aynılaştıran (Aslında Devlet Bahçeli ilişkisi de gösteriyor ki, devlet Erdoğan’ı kendisiyle aynılaştırdı!) Erdoğan, devlet kurumlarının gücüne yaslanarak Millet ittifakına ağzına geleni söylüyor. Bir yerel seçimde bile, bölge bölge dolaşarak (devletin imkanlarıyla) bas bas bağırıyor. Fakat bu dilin tıkandığının, hatta geriye teptiğinin emarelerini bu seçim sürecinde görüyoruz. 
***
Erdoğan bu yerel seçimlerde sürekli meydanlarda konuşarak kendini İBB başkan adaylarıyla eşitledi. İşte tam bu noktada cumhurbaşkanıyla İBB adayının aynı platformda buluşması, cumhurbaşkanına irtifa kaybettirirken İBB adayının irtifasını yükseltti. İmamoğlu ile Erdoğan sanki birbirinin muhatabıymış gibi karşı karşıya geldi. Erdoğan öyle bir hale düştü ki, örneğin Trabzon’da konuşurken İmamoğlu için “Kendisi Trabzonlu. Trabzon’u istismar etmek istiyor. Sen Trabzon’u istismar edemezsin. Benim Trabzonlu hemşehrilerim sana prim vermez.” diyebiliyor. İmamoğlu ise bu durumu politik olmayan politik tavrı yoluyla fırsata     çevirdi. 
***
Nasıl yaptı bunu? Erdoğan’ın bu militan diline karşılık daha yumuşak, genel politikadan uzak, olması gereken yere yani yerele yönelik söylemlerde bulunarak, Millet ittifakına muhalif insanlara da el uzatarak, zeki espriler yaparak, kapsayıcı ve gönül alıcı davranışları yoluyla. 
***
Peki, bu gerilmiş, bölünmüş toplumsal yapıda bunlar ne işe yarar? 
Erdoğan tam da gerilim ve düşmanlaştırma politikası yoluyla kendi seçmen kitlesini konsolide ediyor. Bunun karşısında hemen hemen aynı büyüklüğe sahip ve yine iktidar (İktidar artık AKP ve MHP’den oluşuyor) tarafından konsolidasyona zorlanmış bir kesim var. Taraf siyasetler bu formasyona sahip iki kesimden pek politik kopuşlar sağlayamazlar. Geriye ne kalıyor? Kararsızlar ve çok az da olsa taraf değiştirme sallantısında olan seçmenler. Ekonomideki kötü gidişat ve karamsarlık, iktidarın seçmen kesiminde bir miktar kopuşlar yaratmaya zemin oluşturmuş durumda. Türkiye’nin mevcut seçmen alanı böyle olunca, geriye karasızlar ve taraf değiştirme sallantısında olanlar üzerine politika yapmak kalıyor. Bu kesimler üzerinde Erdoğan’ın değil, İmamoğlu’nun dili daha etkin olur. Çünkü toplumda veya bir siyasi yapıda kararsızlar, daima militan ve ajite edici dilden biraz daha uzak dururlar. Öyle oldukları için kararsızdırlar zaten.
***
Neden İmamoğlu sorusunun bir cevabını yukarıda yazdım. 
Bu sorunun bir diğer cevabı da İmamoğlu’nun şahsından çok, genel politik bir tutumdan kaynaklanmakta. 
***
İmamoğlu’na oy vermek için CHP’li olmaya gerek yok. Erdoğan ve iktidarına bir muhalif olarak, İBB seçimini Millet ittifakının kazanması yoluyla bu iktidarın keyfiliğine bir fren koymak gerekiyor. Yerel seçimler yoluyla bu iktidarı sarsmak ve belediyelerden kaynak devşirmelerinin önüne geçmek gerekiyor. Padişah kimi cumalarını selatin camilerinde kıldıktan sonra sarayına dönmek için atına yahut arabasına binerken halk “Mağrur olma padişahım, senden büyük Allah var” diye bağırırmış ya; aynen iktidarlarının ilahi nihaiye devam edeceğini sanarak güç zehirlenmesini yaşayan Erdoğan ve çevresine, padişaha bağırıldığı gibi bağırmak için İmamoğlu’na oy vermek gerekiyor.
***
Bir özel neden daha; İmamoğlu Beylikdüzü Belediye Başkanı. Bu yerel aidiyet ve Beylikdüzü’ndeki yerel yönetim faaliyetlerindeki denenmişliği (yaptıkları yapacaklarının teminatıdır) nedeniyle İmamoğlu’nu tercih etmeyi bir seçim görevi olarak görüyorum. 
***
Bu yerel seçimlerde yapılacak tercihin genel politikaya etkileri ayrı bir yazıyı gerekli kılıyor.