Avrupa’nın zarif raylı efsanesi yeniden Türkiye’ye adım atmaya hazırlanıyor. Yüzyılı aşkın geçmişiyle tren seyahatlerinin simgesi hâline gelen Venice Simplon Orient Express, bu yıl ikinci kez Türkiye rotasına giriyor. Modern tren yolculuklarının lüksle buluştuğu bu nostaljik deneyim, yalnızca bir ulaşım aracı değil; bir zaman yolculuğu hissi yaşatıyor.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, yaptığı yazılı açıklamada, Orient Express’in bu yılki ilk Türkiye seferinin 4 Haziran’da gerçekleştiğini ve trenin 6 Haziran’da İstanbul’dan ayrıldığını hatırlattı. Şimdi ise sıra, sonbahar yolculuğuna geldi.
1 ekim'de türkiye'de, 3 ekim'de kapıkule'den ayrılıyor
Fransa'nın başkenti Paris’ten hareket eden tren; Almanya, Avusturya, Macaristan, Romanya ve Bulgaristan üzerinden ilerleyerek, 1 Ekim saat 08.00'de Türkiye'ye giriş yapacak. Tren, İstanbul'daki ziyaretçilerini ağırladıktan sonra 3 Ekim saat 14.05'te Bakırköy’den hareket ederek, aynı gün 23.30’da Kapıkule’den çıkış yapacak.
Bu özel yolculukta kullanılan tren, toplam 16 vagondan oluşuyor. Her vagon, 1920’li ve 30’lu yılların estetiğini taşıyor; el işçiliği detaylar, retro mobilyalar ve klasik Fransız zarafetiyle süslenmiş kabinler yolculara adeta bir film sahnesinde olma hissi veriyor.
istanbul'da başlıyor, paris'te son buluyor: eşsiz bir seyahat deneyimi
Orient Express’e gösterilen ilgi, sadece tren nostaljisine duyulan özlemle sınırlı değil. Bu yolculuk, seyahat tutkunlarının koleksiyonuna eklemek istediği prestijli bir deneyim olarak kabul ediliyor. İstanbul'a trenle gelen yolcular, dönüş yolculuklarını genellikle uçakla gerçekleştirirken, İstanbul-Paris seferine yeni bir yolcu grubu katılıyor.
Yol boyunca tarihi şehirlerin manzaraları, trenin camlarından izleniyor. Sessizliğin içindeki ray sesi, zamansız bir huzur sunuyor. Bu deneyimi yaşayanlar, modern hayatın kaosundan uzaklaşmanın en estetik yolunun Orient Express olduğunu söylüyor.
kültürler arası geçişin sembolü: raylar üzerinde bir tarih
Orient Express, yalnızca lüks bir tren yolculuğu değil; aynı zamanda Avrupa ile Anadolu arasında kurulan kültürel bir köprü. Rayların üzerinden geçen bu zarif yapı, her durağında başka bir tarih, başka bir hikâye anlatıyor. Bu trenin Türkiye'ye uğraması, sadece bir güzergâh tercihi değil; tarihsel ve coğrafi bir bağın yeniden kurulması anlamına geliyor.