İtalya'nın tarih ve sanat başkenti Venedik, 17-19 Ekim tarihleri arasında dördüncüsü düzenlenen Uluslararası Osmanlı Araştırmaları Kongresi'ne (OSARK) ev sahipliği yaparken, etkinlik akademik bir buluşmanın ötesine geçerek etkili bir "gastro-diplomasi" platformuna dönüştü. Boğaziçi Üniversitesi ve İtalya'daki Ca' Foscari Üniversitesi iş birliğiyle gerçekleşen kongrede, 16 farklı ülkeden 200'ü aşkın bilim insanı bir araya geldi; ancak bilimsel sunumlar kadar, Türk mutfağının zenginliği de etkinliğin ilgi odağı oldu.
Tarihi Tartışmaların Yanında Bir Lezzet Şöleni
Akademisyenler, Osmanlı İmparatorluğu'nun Akdeniz’deki derin etkisini ve kültürel mirasını tartışırken, kongrenin kulislerinde ise Türkiye'nin eşsiz tatları uluslararası konukların beğenisine sunuldu. Yunus Emre Enstitüsü (YEE), Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) İtalya şubesi ve Bursa Olgunlaşma Enstitüsü gibi kurumların yanı sıra, Kurukahveci Mehmet Efendi, Cafer Erol, İkbal, Chaika ve Güllüoğlu gibi özel sektör temsilcilerinin desteğiyle kapsamlı bir tanıtım faaliyeti yürütüldü.

Türk kahvesinin geleneksel sunumu, çifte kavrulmuş lokumlar, nefis baklavalar, akide şekeri, fıstık ve badem ezmeleri gibi klasik lezzetlerin yanı sıra, özellikle yabancı konukların daha az bildiği Mardin çöreği gibi yöresel tatlar da tanıtıldı. Konuklar, sunulan ikramlara hayran kalırken, bu lezzetlerin tarihçesi ve yapılış süreçleriyle ilgili anlatımları da büyük bir ilgiyle takip etti.
"Türk Mutfağı, Yumuşak Gücümüzün Yeni Markası"
OSARK'ın Venedik organizasyonunda görev alan Sakarya Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Kübra Sultan Yüzüncüyıl, kongrenin sadece bilimsel bir zirve olmanın ötesinde, Türk mutfağını dünyaya tanıtmak için kritik bir platform haline geldiğini vurguladı. Yüzüncüyıl, "OSARK, gittiği her yerde bilim-diplomasisinin yanı sıra, Türkiye'nin somut olmayan kültürel mirasını oluşturan geleneksel tatlarını görünür kılan güçlü bir gastro-diplomasi aracıdır," ifadelerini kullandı.
Bu yıl İtalya'da odak noktalarının Türk kahvesi olduğunu belirten Yüzüncüyıl, kahvenin İtalya'ya Türkiye'den yaklaşık bir asır sonra ulaştığını hatırlatarak, 16 ülkeden gelen yüzlerce akademisyene ve öğrenciye bu kültürel mirasın inceliklerini anlatarak ikram ettiklerini söyledi. Türk çayı, şekerlemeler, lokum ve baklavanın da bu tanıtımın ayrılmaz parçaları olduğunu ekleyerek, "Mutfak, tartışmasız bir yumuşak güçtür. Biz de Türk mutfağını markalaştırma çabalarına bu platform üzerinden katkı sağlamayı amaçlıyoruz," dedi.
Kültürlerin Buluşması Sofrada Gerçekleşti
Etkinliğe destek veren kuruluşlardan Yunus Emre Enstitüsü (YEE) Roma Türk Kültür Merkezi Koordinatörü Beyza Uzun Kutlay, bu tür akademik bir ortamda geleneksel Türk tatlarını sunmanın, gastro-diplomasi adına büyük bir mutluluk ve önem taşıdığını dile getirdi. Kutlay, YEE olarak Türk kahvesi ikramına destek verdiklerini belirterek, özellikle Mardin çöreği gibi az bilinen ancak çok kıymetli yöresel tatların tanıtılmasından duyduğu memnuniyeti paylaştı.
Kongreye katılan yabancı konuklardan Victoria ise Türk lezzetlerinden ve gastro-diplomasi konseptinden duyduğu memnuniyeti dile getirerek, "Daha önce tatmadığım, bilmediğim çok hoş lezzetlerdi. Burada kültürlerin buluşmasını hem görebiliyor hem de hissedebiliyorsunuz. Kültür ve medeniyet buluşmasının her şeyi nasıl zenginleştirdiğini görmek harikaydı," yorumunu yaptı.
Venedik’teki bu özel buluşma, Osmanlı tarihi üzerine yapılan derinlemesine bilimsel çalışmaların, Türk mutfağının zenginliği ve misafirperverliğiyle birleştiğinde uluslararası alanda ne kadar etkili ve unutulmaz bir kültürel deneyim yaratabileceğinin somut bir kanıtı oldu.