Karabük’ün sadece 8 kilometre kuzeyinde, sanki zamanın dışına kurulmuş bir açık hava müzesi durur: Safranbolu. 1975’ten bu yana koruma altında olan ve 1994’te UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girerek dünya sahnesinde hak ettiği yeri alan bu tarihi şehir, adını coğrafyasına değer katan nadide bir bitkiden, safrandan alır. 18. ve 19. yüzyıl Osmanlı sivil mimarisinin en seçkin örneklerine ev sahipliği yapan Safranbolu, sadece Türkiye’nin değil, tüm insanlığın ortak mirası olarak kabul edilir. Sokaklarında yürürken karşılaştığınız her ev, her köşe, her taş size başka bir çağın hikâyesini anlatır.

HIDIRLIK TEPESİ: ŞEHRE AÇILAN İLK BAKIŞ
Safranbolu’ya yolunuz düştüğünde yapmanız gereken ilk şey bellidir: Hıdırlık Tepesi’ne çıkmak. Türklerin ilk yerleştiği bu nokta, asırlar boyunca yağmur dualarına, Hıdırellez kutlamalarına sahne olmuş. Bugünse ziyaretçilerin şehre tepeden baktığı, kartpostal tadında manzaralar yakaladığı bir seyir terası. Safranbolu’nun çatıları, taş sokakları ve vadileri burada bir tablo gibi ayaklarınızın altına serilir.
KAYMAKAMLAR MÜZE EVİ: BİR ZAMAN YOLCULUĞU
Safranbolu’nun ruhunu anlamanın en iyi yollarından biri, Kaymakamlar Müze Evini ziyaret etmektir. 19. yüzyılın başlarında inşa edildiği düşünülen bu görkemli konak, Safranbolu Kışlası kumandanı Hacı Mehmet Efendi’ye aittir. Halk arasında “Kaim-Makam” olarak anıldığından, zamanla ev de bu ismi almış. İçeri adım attığınızda o dönemin yaşam biçimini, ev düzenini, kullanılan eşyaları ve Osmanlı toplum kültürünü bütün detaylarıyla hissedebilirsiniz.

TARİHİ ÇARŞI: YEMENİCİLER DEMİRCİLER VE ASIRLIK ZANAATLAR
Safranbolu’nun kalbinin attığı yer kuşkusuz Tarihi Çarşıdır. Arastada yankılanan çekiç sesleri, deriden yükselen koku, ustaların tezgâh başındaki mahareti… Yemeniciler Arastası ve Demirciler Çarşısı, yüzyıllar boyunca yaşatılan zanaatların bugün hâlâ nefes aldığı alanlardır. Sokaklarda dolaşırken bir yorgancı dükkânı ya da bakırcının ocak ateşini görmek size modern dünyanın unuttuğu bir masal anlatır.
KÖPRÜLÜ MEHMET PAŞA CAMİİ VE GÜNEŞ SAATİ
1661–1662 yıllarında Sadrazam Köprülü Mehmet Paşa tarafından yaptırılan cami, sade ama etkileyici mimarisiyle çarşının omurgasını oluşturur. Avlusunda ise Safranbolu’nun en ilginç eserlerinden biri yer alır: Güneş Saati. Arapça rakamlarla işlenmiş bu düzenekte, pirinç saçtan oluşan üçgenin gölgesi dakikaları bile gösterecek hassasiyettedir. Zamanı böyle bir eser üzerinden okumak, şehrin derin tarih duygusunu daha da güçlendirir.
YÖRÜK KÖYÜ: SAFRANBOLU’NUN CANLI MAKETİ

Safranbolu’ya 11 kilometre uzaklıktaki Yörük Köyü, adeta Safranbolu’nun küçük bir modeli gibidir. Kültür Bakanlığı tarafından 1997’de koruma altına alınan köyde tam 93 tescilli eser bulunur. 16. yüzyıla uzanan geçmişiyle bu köy, Türkmen yaşam kültürünün en doğal ve samimi hâliyle korunduğu nadir yerlerdendir. Dar sokaklarında gezmek, işlemeli kapıların önünde fotoğraf molası vermek ve köy halkının sıcak sohbetini duymak, bölgeyi ziyaret eden herkesin unutamadığı anılar arasında yer alır.
SAFRAN VE LAVANTA: RENKLERİN VE KOKULARIN CÖMERTLİĞİNDE BİR DURAK
Safranbolu’ya gelip safranı görmeden olmaz. Avrupa Birliği tesciline sahip bu değerli bitki, bölgenin kimliğini oluşturur. Havuzlu Bahçe’de bir kahve molası, ardından Safran Tanıtımı ve Safranova – Lavanta Bahçesi gezisi, şehri duyularınızla keşfetmenin en keyifli yollarından biridir. Lavantanın moru ile safranın sıcak sarısı, Safranbolu’nun tarih dolu sokaklarına bambaşka bir renk uyumu katar.
HADRİANOPOLİS ANTİK KENTİ: PAFLAGONYA’NIN SIRLI BAŞKENTİ
Karabük’ün Eskipazar ilçesi, Anadolu tarihine meraklı olanlara büyük bir sürpriz sunar: Hadrianopolis Antik Kenti. Proto-Hititlerden Romalılara uzanan zengin bir tarih çizgisine sahip bu kentte saray merdivenleri, hamam kalıntıları ve mahzenler yer alır. Bir zamanlar Paflagonya’nın önemli merkezlerinden biri olan bu antik şehir, bölgeyi yalnızca tarih değil, arkeoloji açısından da özel kılar.

YENİCE: KANYONLARIN VE ORMANLARIN KRALLIĞI
Yenice ilçesindeki Şeker Kanyonu, zor geçişleri ve 6.5 kilometrelik uzunluğuyla profesyonel maceracıların gözdesidir. Foto safari turları, yaban hayatı gözlem alanları ve bakir doğasıyla kanyon, adrenalin tutkunlarına eşsiz bir rota sunar. Yine aynı bölgede Tokatlı Kanyonu ve Gümüş semtinden İncekaya Su Kemeri’ne uzanan yürüyüş parkuru, doğaseverleri kendine çeken en güzel noktalardan biridir.
Ve tabii ki Ihlamur Teras… Anıt niteliğinde ağaçları, karışık orman dokusu, derin vadileri ve zengin yaban hayatıyla burası Karabük’ün doğa harikalarının adeta imzasıdır. Sessizliğin içinde yeşilin her tonunu görmek, şehrin karmaşasından uzaklaşmak isteyenler için benzersiz bir deneyim sunar.
Safranbolu’ya yaptığım ziyaret sırasında, şehrin tarih kokan sokaklarına ayrı bir renk ve heyecan katan Safran Festivalinin de başlamış olması büyük bir şanstı. Bu yıl 9.sunun gerçekleştiği Karabük Safran Festivali, adını dünyaya duyuran bu altın değerindeki bitkiyi daha yakından tanıtmayı amaçlıyor. Festival boyunca düzenlenen safran hasadı etkinlikleri, yöresel lezzetlerin sunulduğu stantlar, sergiler, kültür ve sanat gösterileri Safranbolu’nun geleneklerini ve doğal zenginliklerini ön plana çıkarıyor. Coğrafi işaretli ürünlerden el sanatlarına kadar bölgenin tüm değerlerinin özenle tanıtıldığı bu etkinlik, Safranbolu’nun turizmine ve sosyal yaşamına güçlü bir katkı sağlıyor. Şehrin dingin atmosferine festivalin coşkusu eklenince, Safranbolu’yu deneyimlemek bambaşka bir keyfe dönüşüyor.
SAFRANBOLU’YU YAŞAMAK BİR AYRICALIK
Safranbolu, sadece gezilecek değil; yaşanacak, hissedilecek, dinlenecek bir şehir. Osmanlı’nın ince mimarisini, tarihin kadim izlerini, doğanın cömert güzelliklerini ve safranın eşsiz kokusunu bir araya getiren bu kadim kent, Karabük’ün kalbinde bir mücevher gibi parlıyor.