GÖKHAN EREK / ÖZEL HABER
ABD Başkanı Donald Trump, Güney Kore’de Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile yaptığı görüşmenin ardından; ABD’nin 33 yıl aradan sonra yeniden nükleer silah denemelerine başlayacağını dünya kamuoyu ile paylaştı. Trump, aldığı kararın gerekçesini ise Rusya ve Çin ile eşit koşullarda olma olarak ifade etti. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Ufuk Necat Taşçı da Trump’ın nükleer mesajını, kararın meydana getireceği krizleri ve ABD’nin nükleer bomba ile ilgili planları hakkında Yeni Birlik Gazetesi’ne değerlendirmelerde bulundu.

“DEHŞET DENGESİ AŞILMASI ZOR BİR EŞİKTİR”
Uluslararası ilişkiler derslerinde talebelere günün sorunlarını anlatabilmek adına sıkça geçmişe gittiklerini söyleyen Dr. Ufuk Necat Taşçı, “Özellikle günümüz hegemonya denklemini ve güç rekabetini tanımlamada en önemli tarihsel referans noktalarımızdan birisi ‘dehşet dengesi’ kavramıdır. Dehşet dengesi, ABD ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) arasındaki silahlanma yarışını ve olası bir nükleer savaşı ifade eder. Literatürde Mutually Assured Destruction (MAD) adını verdiğimiz kavram, yani nükleer bir çatışmanın iki tarafı da yok etme ihtimali sebebiyle ise dehşet dengesi, aşılması zor bir eşiktir. Hatta öyle ki; soğuk savaş döneminde de görüldüğü üzere, bir yandan savaş bütün vahametiyle insanı ürkütürken, diğer taraftan ise barış çabalarının gittikçe arttığı bir paradoks ortaya çıkar.” şeklinde konuştu.
TRUMP’IN NÜKLEER SİLAH ÇIKIŞININ SEBEBİ NE?
Dr. Taşçı, daha önce dehşet dengesinin ortadan kaldırılmasına cesaret edilemediğini hatırlatarak, şunları kaydetti, “Ancak günümüzün konjonktürü yeni bir paradoksu daha da güçlü bir şekilde ortaya çıkarmaya namzet. Son olarak ABD Başkanı Trump’ın, Rusya’nın ve diğer ülkelerin nükleer silah denemelerini gerekçe göstererek ABD’nin de nükleer test programını yeniden duyuruşuna şahitlik ettik. 1992’den beri nükleer silah testi yapmayan ABD’yi bugün bu aşamaya getiren yegâne gelişmenin de diğer ülkelerin yaptığı nükleer testler olmadığını unutmamak gerek.”
“DÜNYADAKİ KAOTİK ATMOSFERİ EN İYİ ÖZETLEYEN DURUM”
Şu an için Trump’ın, nükleer patlama testlerine mi atıfta bulunduğu yoksa nükleer kapasiteli füzelerin testlerini mi işaret ettiğinin bilinmediğini vurgulayan Dr. Taşçı, “Bilindiği üzere ABD ve Rusya nükleer envanter konusunda dünyanın en büyük iki gücü. Bu bağlamda dünyadaki nükleer silah envanterinin yüzde 85’inin ABD ve Rusya’nın elinde olduğu düşünülüyor. Çeşitli araştırmalar, 2025 itibarıyla dünyada kullanıma hazır 12.000’den fazla nükleer başlık bulunduğunu ve bu başlıkların 4.000’e yakınının kullanıma hazır olduğunu ifade ediyor. Son yıllarda Kuzey Kore hariç hiçbir nükleer güç, bilindiği kadarıyla nükleer patlama denemesi yapmamıştı. SSCB’nin 1990’da, ABD’nin 1992’de, Çin’in 1996’da son verdiği bu denemelerin bugün tekrar dünya gündemine gelişi ise dünyadaki kaotik atmosferi en iyi özetleyen durum aslında.” şeklinde konuştu.
“EN TEHLİKELİ KIRMIZI ÇİZGİ YENİDEN GÜNDEMDE”
Dr. Taşçı, Rusya’nın 21 Ekim’de Burevetsnik güdümlü füzesini, 22 Ekim’de ise nükleer fırlatma tatbikatlarını gerçekleştirmesinin ve Trump’ın son açıklamalarının, aslında küresel güçlerin ve dünyanın zor bir kararın eşiğinde olduğunu gösterdiğine dikkat çekip, sözlerine şu satırları ekledi, “Her ne kadar Trump’ın açıklamaları sonrasında Rusya yaptığı denemelerin nükleer testler olmadığını savunan açıklamalar yapsa da dünyanın uzun süredir unutulmuş olan en tehlikeli kırmızı çizgisi yeniden gündemimizde.”
TANSİYONUN YÜKSELTİLMESİNİN GEREKÇELERİ NELER?
Yaşanan olaylar silsilesinin ardında birbiriyle eklemlenmiş ve kökenleri onlarca yıl önceye dayanan konular olduğunu aktaran Dr. Taşçı, “Güncel olarak tansiyonun bu kadar yükselmesi Trump’ın ikinci kez başkan seçilmesine olanak sağlayan konjonktür ile alakalı. Güncel olarak 38 trilyon dolarlık bir borç ile boğuşan ABD’nin, Trump ikinci kez başkan seçildiğinden beri dünyanın dört bir yanından askerlerini geri çekmeye çalışması da direkt bu hususla ilgili. Hakeza, ABD’nin, Avrupa’nın garantörlüğünün maddi ve manevi yüklerinden sıyrılmak istemesi, yine bu bağlamda Çin’e karşı zayıflamaya başladığı hususları dengelemek adına Rusya ile yakın ilişkiler güderek transatlantik ittifakını terk etmeyi dahi göze alması da bu hususla ilgili. Ancak gelinen aşamada ABD hem Avrupalı müttefikleri ile oluşan güvenlik ortamından, hem de Rusya ile istenen ortak müştereğin oluşmamasından dolayı müteessir.” ifadelerine yer verdi.
“ABD’NİN HERKESE SON VE KUVVETLİ MESAJ VERME ÇABASI”
Dr. Taşçı, Trump’ın, ikinci döneminin başlarından beri bir diğer nükleer güç olan Rusya ile yeni bir diyalog zemini oluşturup, Moskova ve Pekin arasında halı altına süpürülen Orta Asya, Sibirya gibi sorunları gündeme taşıyıp, Çin’i dengeleyecek bir asimetri oluşturma amacında olduğunu dile getirerek, sözlerine şu satırları ekledi, “Ancak Rusya’nın Trump’ın bu stratejisine kendince çeşitli gerekçelerle iştirak etmemesi durumu karıştırdı. Bu doğrultuda henüz Rusya ve Avrupalı müttefikleri ile ne yapacağını henüz netleştirememiş bir ABD gerçeği ortaya çıktı. Benzer şekilde İsrail’in Gazze’deki soykırımı ve ABD’nin İsrail’i durduramaması sebebiyle, Çin’e karşı ahlaki zemini de küresel düzeyde kaybetmeye başladığını gördük. Trump’ın Rusya’nın denemelerine istinaden dolaptan çıkararak tekrar dünyanın gündemine koyduğu nükleer seçeneği, artık hegemonyasını kaybetmemek adına son kozunu oynayan ABD’nin herkese son ve kuvvetli bir mesaj verme çabası olarak okunmalıdır.”
ZAMAN KAZANMAYA MI ÇALIŞIYOR?
Çin’in ileri düzey kuantum radar sistemleri geliştirdiğine yönelik söylentiler ve bunun Trump’ın sıkça övündüğü hava üstünlüğüne, F-35’lere karşı oluşturması muhtemel etki gibi unsurların, ABD’yi marjinalleşmeye yakın bir aktör haline getirmiş gibi göründüğünü aktaran Dr. Taşçı, “Ancak asıl mesele bunun da ötesinde. ABD Başkanı Trump’ın Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile yaptığı son görüşmesinden zaman kazanmaya yönelik ortak müştereklerle dönüyor olması ise, herkesin yeni denklemleri görmek, kapasitesini canlandırmak ve yeni siyasi cephe tasarımını tamamlamak adına zaman kazanmaya çalıştığını gösterir nitelikte.” dedi.
İSTEDİKLERİ NETİCELERLE AYRILABİLİRLER Mİ?
Dr. Taşçı, ABD’de Trump’ın temsil ettiği MAGA ekolünün her geçen gün daha da yükselen bir sesle Siyonizm’e meydan okuma çağrısı yapması, ABD’nin borcu, küresel anlamda rekabet edebilmek adına siyasi yeni bir cephe şekillendirme ihtiyacının, şu an ABD’nin son kozu olan nükleer silahları hatırlatarak, ona zaman kazandıracak bir alan açma hamlesi gibi okunabileceğini belirtip, sözlerini şu şekilde sonlandırdı, “Ancak birçok soruna işaret eden bu süreçten Trump ve destekçileri istedikleri neticelerle ayrılabilirler mi, onu zaman gösterecek.”