GÖKHAN EREK / ÖZEL HABER
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile İngiltere Başbakanı Keir Starmer, iki ülke arasında Eurofighter Typhoon Savaş Uçağı’na ilişkin iş birliği anlaşması imzaladı. Anlaşma kapsamında Türkiye, İngiltere’den 8 milyar pound karşılığında 20 Eurofighter Savaş Uçağı alacak. Millî Savunma Bakanı Yaşar Güler ise yaptığı açıklamada İngiltere'den 20, Katar ve Umman'dan 12'şer uçak olma üzere toplam 44 Eurofighter temin edileceğini duyurdu. 44 adet Eurofighter Savaş Uçağı’nı kapsayan anlaşma, başta Yunanistan ve İsrail olmak üzere dünya basınında geniş yankı buldu. Kırıkkale Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Merve Suna Özcan da Türkiye’nin Eurofighter Typhoon uçaklarını alma nedenini, Yunanistan'ın bu durumdan yaşadığı rahatsızlığı, Eurofighter alımının Ege ve Akdeniz’deki gelişmelere etkisini Yeni Birlik Gazetesi’ne yorumladı.
“KAAN ENVANTERE GİRENE KADAR…”
Son on yılda Türkiye’nin savunma mimarisinin, F-16 modernizasyonuna getirilen kısıtlamalar ve F-35 programından çıkarılma nedeniyle zayıflatıcı baskılara maruz kaldığını hatırlatan Doç. Dr. Merve Suna Özcan, “NATO üyesi bir ülkeye CAATSA benzeri yaptırımların uygulanması, ittifak dayanışması ve güvenilirliği açısından ciddi soru işaretleri doğurmaktadır. Bu durum, Türkiye’nin tek tedarikçiye bağımlı kalmama ve stratejik özerklik arayışını güçlendirmiştir. Bu çerçevede S-400 alımı, salt teknik bir tercih değil, Türkiye’nin savunma kararlarında milli güvenliği önceleyen bağımsız politika iradesinin yansımasıdır. Sonuç olarak, dışlanma ve ambargo baskıları Türkiye’yi yerli-milli savunma sanayiini hızla geliştirmeye yöneltmiş; ASELSAN, TUSAŞ, ROKETSAN ve STM gibi kurumların kabiliyetleri küresel rekabet düzeyine taşınmıştır. Bugün Türkiye’nin kendine yeterli savunma altyapısı oluşturma çabası, stratejik özerkliğinin en somut göstergesi haline gelmiştir. Eurofighter gündemi, Türkiye açısından KAAN envantere girene kadar hava gücünde oluşabilecek boşluğu dolduracak ara geçiş çözümü niteliği taşımaktadır.” ifadelerini kullandı.

EUROFİGHTER HANGİ ÖZELLİKLERE SAHİP?
Eurofighter Typhoon’un teknik özellikleri hakkında bilgilendirmelerde bulunan Doç. Dr. Özcan, şunları kaydetti, “Menzil, hız ve tırmanma değerlerinin yanı sıra çok rollü (multirole) kabiliyeti ön plana çıkmaktadır. Bu özellik, uçağın görevlerinde yüksek etkinlik göstermesine imkân tanır ve hava kuvvetlerinin operasyonel esnekliğini önemli ölçüde artırır. Çok rollü kapasite, özellikle aynı sorti içinde görev değişimi yapabilme yeteneği sayesinde, sahadaki dinamik tehdit ortamına hızlı uyum sağlamasına yardımcı olur. Bu durum, modern savaş ortamında “devre dışı kalmayan hava üstünlüğü” anlamına gelir. Eurofighter’ın resmî sayfası ve üretici konsorsiyum dokümanları incelendiğinde; radar izinin azaltılması, gelişmiş self-protection aviyonikleri, kaska monte hedefleme sistemleri, uzun menzilli Meteor füzesi entegrasyonu ve ağ merkezli harp kabiliyeti gibi güncel modernizasyon paketlerinin platformu geleceğe daha da uygun hâle getirdiği görülmektedir.”
“HAVA ÜSTÜNLÜĞÜNÜ SÜRDÜRME BAKIMINDAN CAYDIRICILIK ARACI”
Doç. Dr. Özcan, Eurofighter tedarikinin, Türkiye açısından Ege’de hava sahası kontrolü ve Doğu Akdeniz’deki enerji temelli gerilimlerde hava üstünlüğünü sürdürme bakımından önemli bir caydırıcılık aracı olarak öne çıkmakta olduğuna dikkat çekip, “Uçağın üstün manevra kabiliyeti, sensör altyapısı, “dogfight” ve BVR (Beyond Visual Range) performansı, yani kedi–fare kovalamacası gibi yüksek manevra isteyen durumlarda Türkiye’nin bölgesel hava gücünü asimetrik şekilde güçlendirebilecek niteliktedir. Yunanistan ise bu hamleyi güvenlik dengesinin yeniden şekillenmesi olarak okumakta; özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD Başkanı Trump ile görüşmesi, F-35 süreci ve mevcut modernizasyon programları üzerinden kendilerine yönelik farklı bir varoluşsal tehdit algısı geliştirmektedir. Bu nedenle Atina, Türkiye’nin alacağı her türlü silah ve modernizasyon paketlerini yakından izlemektedir. Sonuç itibarıyla Eurofighter, Türkiye’nin caydırıcılık tabanlı denge stratejisinin tamamlayıcı unsuru niteliğindedir; bölgesel rekabeti doğrudan etkileme potansiyeli taşımaktadır.” şeklinde konuştu.
“TÜRKİYE-YUNANİSTAN REKABETİ NE KADAR BELİRGİN OLURSA OLSUN…”
Türkiye ve Yunanistan’ın iki komşu ülke ve arada da denizcilik, enerji ve ticaret gibi ortak alanların mevcut olduğunu aktaran Doç. Dr. Özcan, sözlerini şu şekilde devam ettirdi, “Dolayısıyla rekabet ne kadar belirgin olursa olsun, iş birliği kanalları da hayati kalmaya devam ediyor. Ayrıca Yunanistan’ın son dönemde İsrail ile yakınlaşması savunma ve istihbarat işleri de dahil Atina’nın stratejik tercihlerinde İstanbul’a karşı bir denge unsuru oluşturduğu algısı mevcut.”
“CAYDIRICILIK TEMELLİ DENGE STRATEJİSİNİN TAMAMLAYICI UNSURU”
Doç. Dr. Özcan, sahadaki ve bölgedeki durumun çok daha geniş bir bakış açısıyla okunması gerektiğini vurgulayıp, sözlerine şu satırları ekledi, “Bu yakınlaşmanın Türkiye tarafından güvensizlik kaynağı olarak görülmesinin ötesinde, Gazze’de yaşanan süreç ahlaki ve vicdani boyutlarıyla da değerlendirilmelidir. Bu nedenle devletlerin çıkar odaklı yaklaşımlarının sahada ve bölgede yarattığı etkilerin çok katmanlı bir şekilde analiz edilmesi reel politiğin zorunlu kıldığı bir durumdur. Türkiye’nin özellikle bölgesel güvenlik ve Filistin bağlamındaki yaklaşımı nettir. Bu nedenle Eurofighter, Türkiye’nin caydırıcılık temelli denge stratejisinin tamamlayıcı bir unsuru niteliğindedir ve bölgesel istikrarın sağlanmasını doğrudan etkileme potansiyeli taşımaktadır.”
“ARA ÇÖZÜM” OLARAK MI DEĞERLENDİRİLMELİ?
Türkiye’nin Eurofighter tedarikinin yalnızca hava kuvvetleri modernizasyonu bakımından değil; Ege ve Doğu Akdeniz coğrafyasındaki stratejik dengeler açısından da büyük önem taşıyan bir adımı temsil ettiğini söyleyen Doç. Dr. Özcan, “Öncelikle mevcut hava kuvvetleri kapasitesinin korunması, özellikle yaşlanan F-16 filosu ve F-35 programından çıkarılmanın yarattığı boşluk nedeniyle kritik bir öneme sahipti. Bu çerçevede, Türkiye’nin millî muharip uçağı KAAN gibi yeni nesil platformlara geçiş sağlanana kadar geçiş dönemi güvencesi oluşturulması yönünde başarılı adımlar atılmıştır. Bu noktada Eurofighter alımının tam da bu geçiş dönemi bağlamında “ara çözüm” olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.” ifadelerine yer verdi.
“STRATEJİK BİR GEREKLİLİK”
Doç. Dr. Özcan, Eurofighter platformu ile Türkiye’nin, hava gücü ekseninde bölgesel güç dengesini yeniden kurma imkânına sahip olduğunu belirterek, “Yunanistan’ın modern uçak alımları göz önünde bulundurulduğunda, Türkiye’nin de benzer seviyede bir platforma sahip olması “açık hava üstünlüğü avantajını” desteklemek açısından stratejik bir gerekliliktir. Ayrıca Avrupa–NATO bağlamında Türkiye’nin hava gücünü artırması, ittifak içerisinde Türkiye’nin ağırlığını ve manevra kapasitesini koruması açısından da önemli bir mesaj niteliği taşımaktadır.” dedi.
MAVİ VATAN DOKTRİNİ’NE KATKISI NE OLACAK?
Ege’de hava sahası meselelerinde ve Akdeniz’de deniz–hava entegrasyonunda Türkiye’nin, Eurofighter ile daha ileri düzeyde havadan müdahale kapasitesi kazanacağını aktaran Doç. Dr. Özcan, sözlerini şu şekilde sonlandırdı, “Bu durum, Türkiye’nin “Mavi Vatan” doktrini kapsamında savunma etkinliğini artırarak, bölgesel caydırıcılığın güçlenmesine doğrudan katkı sunacaktır.”