İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Yeni Birlik Gazetesi Sağlık Çocuklarda konuşma bozukluğu erken terapiyle aşılabiliyor

Çocuklarda konuşma bozukluğu erken terapiyle aşılabiliyor

Dil ve konuşma bozukluğu yaşayan çocuklar, erken terapi desteğiyle özgüven kazanıyor ve akranlarıyla sağlıklı iletişim kurabiliyor.

MUHABİR: Sibel Çınar

Çocukların Sessiz Çığlığı

Bir çocuğun ilk kez “anne” ya da “baba” deyişindeki sevinci hayal edin. Oysa bazı aileler için bu beklenen an gecikiyor ya da hiç gelmeyebiliyor. Uzmanlara göre dil ve konuşma bozuklukları yalnızca kelimelerin telaffuzuyla sınırlı değil; çocukların öz güveninden sosyal ilişkilerine, okul başarısından psikolojik sağlığına kadar geniş bir alanı etkiliyor.

Yolculuk Her Çocukta Aynı Değil

Dil ve Konuşma Terapisti Merve Akgül, bebeklerin 0-2 aylık dönemde annelerinin sesini ayırt etmeye başladığını, birkaç ay sonra ise “ba-ba” ya da “ma-ma” gibi sesler çıkarabildiğini hatırlatıyor. Normal gelişim sürecinde tüm seslerin doğru üretimi 5-6 yaş civarında tamamlanıyor. Ancak bazı çocuklar bu sürece ayak uydurmakta zorlanıyor; “kuş” yerine “tuş”, “araba” yerine “ayaba” demeyi sürdürüyor.

Akgül, bu tabloyu yalnızca bir telaffuz sorunu olarak görmemek gerektiğini söylüyor:

“Çocuk 4 yaşına geldiğinde söylediklerinin anlaşılır olması beklenir. Eğer bu yaşta hâlâ üretim hataları devam ediyorsa, erken müdahale çok kritik.”

Sessizliğin Arkasında Zorbalık ve İçine Kapanma Riski Var

Konuşma güçlüğü yaşayan çocukların, farklı ses üretimleri nedeniyle yaşıtlarının alayına maruz kaldığını vurgulayan Akgül, bunun içe kapanma ve özgüven kaybını tetiklediğini aktarıyor. Kekemelik ya da artikülasyon bozukluğu yaşayan çocuklarda ise bu durum derslere katılımı azaltabiliyor, öfke patlamaları ya da iletişimden kaçınma gibi davranışlara yol açabiliyor.

Dil ve Konuşma Terapisti Gülben Say da benzer şekilde, hatalı ses üretimlerinin erken okuryazarlık becerilerini doğrudan etkilediğini belirtiyor. Çocukların konuştuğu gibi yazmaya başladığını, bunun da akademik başarıyı zedelediğini söylüyor.

Terapi, Sadece Seansla Değil Evdeki Ödevlerle Tamamlanıyor

Uzmanlara göre terapi süreci yalnızca odada geçirilen bir saatlik çalışmadan ibaret değil. Akgül, “Ailenin sürece katılmadığı bir terapide ilerleme sınırlı kalır” diyerek evde tekrarların ve verilen egzersizlerin önemine dikkat çekiyor.

Say ise ailelerin terapiyi sürdürülebilir kılması gerektiğini vurguluyor:

“Yanlış öğrenmenin düzeltilmesi en zor kısımdır. Çocuğa doğrusunu öğretirken, ailenin hataları pekiştirmemesi gerekir.”

Çocuklar Öz Güvenle Hayata Tutunuyor

Terapi sayesinde çocukların yalnızca doğru ses üretmeyi değil, aynı zamanda sosyal ortamlarda daha rahat davranmayı öğrendiğini dile getiren uzmanlar, sürecin sonunda çocukların akran zorbalığına karşı daha dirençli hale geldiğini ifade ediyor.

Sonuç olarak, dil ve konuşma terapisi sadece kelimelerin düzeltilmesi değil; bir çocuğun dünyayla kurduğu iletişimi yeniden inşa etmek anlamına geliyor. Erken müdahale ise bu sessiz çığlığın sağlıklı bir şekilde söze dönüşmesini sağlıyor.