Çocukların Sessiz Çığlığı
Bir çocuğun ilk kez “anne” ya da “baba” deyişindeki sevinci hayal edin. Oysa bazı aileler için bu beklenen an gecikiyor ya da hiç gelmeyebiliyor. Uzmanlara göre dil ve konuşma bozuklukları yalnızca kelimelerin telaffuzuyla sınırlı değil; çocukların öz güveninden sosyal ilişkilerine, okul başarısından psikolojik sağlığına kadar geniş bir alanı etkiliyor.
Yolculuk Her Çocukta Aynı Değil
Dil ve Konuşma Terapisti Merve Akgül, bebeklerin 0-2 aylık dönemde annelerinin sesini ayırt etmeye başladığını, birkaç ay sonra ise “ba-ba” ya da “ma-ma” gibi sesler çıkarabildiğini hatırlatıyor. Normal gelişim sürecinde tüm seslerin doğru üretimi 5-6 yaş civarında tamamlanıyor. Ancak bazı çocuklar bu sürece ayak uydurmakta zorlanıyor; “kuş” yerine “tuş”, “araba” yerine “ayaba” demeyi sürdürüyor.
Akgül, bu tabloyu yalnızca bir telaffuz sorunu olarak görmemek gerektiğini söylüyor:
“Çocuk 4 yaşına geldiğinde söylediklerinin anlaşılır olması beklenir. Eğer bu yaşta hâlâ üretim hataları devam ediyorsa, erken müdahale çok kritik.”
Sessizliğin Arkasında Zorbalık ve İçine Kapanma Riski Var
Konuşma güçlüğü yaşayan çocukların, farklı ses üretimleri nedeniyle yaşıtlarının alayına maruz kaldığını vurgulayan Akgül, bunun içe kapanma ve özgüven kaybını tetiklediğini aktarıyor. Kekemelik ya da artikülasyon bozukluğu yaşayan çocuklarda ise bu durum derslere katılımı azaltabiliyor, öfke patlamaları ya da iletişimden kaçınma gibi davranışlara yol açabiliyor.
Dil ve Konuşma Terapisti Gülben Say da benzer şekilde, hatalı ses üretimlerinin erken okuryazarlık becerilerini doğrudan etkilediğini belirtiyor. Çocukların konuştuğu gibi yazmaya başladığını, bunun da akademik başarıyı zedelediğini söylüyor.
Terapi, Sadece Seansla Değil Evdeki Ödevlerle Tamamlanıyor
Uzmanlara göre terapi süreci yalnızca odada geçirilen bir saatlik çalışmadan ibaret değil. Akgül, “Ailenin sürece katılmadığı bir terapide ilerleme sınırlı kalır” diyerek evde tekrarların ve verilen egzersizlerin önemine dikkat çekiyor.
Say ise ailelerin terapiyi sürdürülebilir kılması gerektiğini vurguluyor:
“Yanlış öğrenmenin düzeltilmesi en zor kısımdır. Çocuğa doğrusunu öğretirken, ailenin hataları pekiştirmemesi gerekir.”
Çocuklar Öz Güvenle Hayata Tutunuyor
Terapi sayesinde çocukların yalnızca doğru ses üretmeyi değil, aynı zamanda sosyal ortamlarda daha rahat davranmayı öğrendiğini dile getiren uzmanlar, sürecin sonunda çocukların akran zorbalığına karşı daha dirençli hale geldiğini ifade ediyor.
Sonuç olarak, dil ve konuşma terapisi sadece kelimelerin düzeltilmesi değil; bir çocuğun dünyayla kurduğu iletişimi yeniden inşa etmek anlamına geliyor. Erken müdahale ise bu sessiz çığlığın sağlıklı bir şekilde söze dönüşmesini sağlıyor.