İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
Yeni Birlik Gazetesi Sağlık Kanser belirtisi olabilir!

Kanser belirtisi olabilir!

İdrar yolu kanamalarının, özellikle ağrısız ise, acil bir ürolojik sorun meydana gelmiş olabilir. İdrar yolu kanamaları böbrek kanseri belirtisi de olabilir. Eskişehir Özel Ümit Vişnelik Hastanesi Üroloji Uzmanı Op. Dr. Yurdaer Kaynak, böbrek tümörlerinin kapalı yöntemle (Laparoskopik) tedavisi hakkında bilgi verirken idrar yolu kanamalarına dikkat çekti

İdrar yolu kanamalarının, özellikle ağrısız ise, acil bir ürolojik sorun olduğunu belirten Op. Dr. Kaynak, “Kanama mutlaka nedeni bulunması gereken acil ürolojik bir durumdur, mutlaka doktora gidilmelidir” şeklinde konuştu. İdrar yolu kanamalarının bir kere bile olsa her zaman ciddiye alınması gerektiğini belirten Kaynak, “Bu durumlarda takipte olunmalıdır, bununla ilgili hastalıklar ilk kontrollerde ortaya çıkmayabilir, takipte kalınarak düzenli kontroller yapılmalıdır” dedi.

60 yaş üstü daha riskli
Tümörün ileri yaşlarda, 60 yaş üstünde daha sık görüldüğünü, sigara ve alkol tüketimi, obezite, aile öyküsü, diyalize girmek, bazı kimyasallarla karşılaşmış olmak tümör oluşumu için risk faktörleri olduğunu belirten Op. Dr. Kaynak, “Böbrek tümörlerini genellikle rutin ultrason muayenelerinde tesadüfen buluyoruz” şeklinde konuştu. Kaynak, “Hiçbir sorunumuz yoksa dahi 60 yaşından sonra herkesin yılda bir kere üroloji doktoruna görünmesini öneriyoruz” diye konuştu.

Laparoskopik tedavi
Böbrek tümörlerinin tüm tümörler içinde ilk onda görülen tümörler arasında yer aldığını belirten Op. Dr. Kaynak, “Bu tümörler böbreğin içinde kalabilir, komşu organlara yayılabilir veya uzak organlara da metastaz yapabilir. Eskiden hastalar çok geç evrelerde gelirken şu anda gelişen görüntüleme araçlarıyla ve bu araçların yaygın kullanımı ile (özellikle ultrasonografi) çok erken dönemlerde tespit edebiliyoruz. Tedavide tümörün evresi önemlidir, erken evrelerde ameliyat yüzde 90’ın üzerinde başarılı sonuçlar verirken, ileri evre tümörlerde; hastanın genel sağlık hali de değerlendirilerek tedavi süreçleri belirlenir” ifadelerini kullandı.

Kapalı yöntemin avantajları
Tedavinin cerrahi tedavisinde farklı seçeneklerin bulunduğunu aktaran Op. Dr.Yurdaer Kaynak, şunları kaydetti: Her cerrahi tipinin avantaj ve dezavantajları var, tümör 7 santimetre altında ve ana damarlara çok yakın değilse açık veya laparoskopik (kapalı yöntemle) sadece tümör çıkartılıp böbrek bırakılabilinir. Tümör büyük ve sadece tümörün çıkarımı uygun değil ise böbrekle birlikte çıkarılabilinir. Kapalı yöntemler cerrahide daha çok öne çıkan yöntemlerdir. Cerrahide birinci amacımız; kanseri tamamen ortadan kaldırmaktır, tümörü tamamen temizlemek isteriz öncelikle.

Teleskop kamera kullanılıyor
Bunu yaparken de hastaya vereceğimiz sıkıntı ve hasarın asgari olmasını isteriz. Hasta konforu ve iyileşme hızı bakımından kapalı yöntem üstündür. Bu yöntemde karın içine teleskop denilen bir cins kamera ile giriyoruz. Kameraya bağlı ekrandan tüm kitleyi detaylarıyla 3 boyutlu olarak da kitleyi görebiliyoruz. Karın içine girdiğimiz küçük borucuklarla yaptığımız için de iyileşme süreci hızlı olurken ve kozmetik sonuç da kapalı yöntemde daha üstündür. Tümör ilk evredeyse ameliyatın başarı oranı yüzde 95’tir ancak evre ikiye (böbrek dışına yayılım) doğru gittiyse başarı oranı yüzde 85’e düşer. Uzak metastaz varsa bu oran yüzde 15’e kadar düşüyor.

Böbrek tümörü ameliyatı kimlere uygulanmaz?
Kapalı yöntemin risk faktörlerine değinen Kaynak, “Yöntemde; karın içine karbondioksit gazı veriyoruz, bu nedenle çok ağır akciğer hastalarına ve ileri derecede kalp damar hastalarında bu yöntemi kullanamayabiliriz. Karın içindeki aşırı yapışık durumlarda bu yöntem uygun olmayabilir" dedi.