Haber Merkezi – ABD Ulusal Tıp Kütüphanesi'nin yayımladığı bilimsel araştırma, lazer teknolojisinin kliniklerde yaygınlaşmasıyla birlikte, güvenlik önlemlerinin daha da kritik hale geldiğini ortaya koydu. Lazer teknolojisinin hastane dışına taşması ve özel kliniklerde daha yaygın kullanılması, güvenlik sorumluluğunu bireysel kullanıcılara yükledi. Uzmanlar, özellikle yüksek güçlü lazer sistemlerinin yanlış kullanımı halinde ciddi sağlık ve güvenlik riskleri taşıdığına dikkat çekiyor.
Her Kullanıcı Bir Güvenlik Görevlisi Olmalı
“Lazer güvenliği, herkesin sorumluluğudur” vurgusunu yapan uzman Penny J. Smalley, kullanıcıların bilgi düzeyinin doğrudan risk yönetimini etkilediğini belirtiyor. Göz ve deri yanıkları, cerrahi alanlarda yangın riski, toksik duman salınımı ve ekipman arızaları, lazer tedavilerinde karşılaşılabilecek başlıca tehlikeler arasında yer alıyor.
Standartlar Belirleyici Rolde
Araştırmada, uluslararası lazer güvenlik standartlarının (IEC 60601, 60825 ve ANSI Z136.3 gibi) tüm kullanıcılar tarafından bilinmesi ve uygulanması gerektiği belirtiliyor. ABD’de bazı eyaletlerde lazer sistemlerinin kayıt altına alınması ve güvenlik önlemlerinin denetlenmesi yasal zorunluluk haline gelmiş durumda. Avrupa ve Avustralya gibi ülkelerde de benzer yönergeler uygulanıyor.
Riskler Sadece Gözle Sınırlı Değil
Klinik uygulamalarda kullanılan Class 3B ve Class 4 lazerlerin doğrudan ve yansıyan ışınları, çıplak gözle temas ettiğinde geri dönüşü olmayan görme kayıplarına yol açabiliyor. Ayrıca, kullanılan lazer dalga boyuna göre patlamalar, gaz sızıntıları, elektriksel arızalar ve biyolojik dumanlar da ciddi tehditler arasında.
Denetim Şart: LSO Sistemi Devreye Girmeli
Her lazer uygulama biriminde bir Lazer Güvenlik Görevlisi (Laser Safety Officer - LSO) bulunması gerektiğine dikkat çekilen raporda, bu kişinin personel eğitiminden prosedür onaylarına kadar tüm güvenlik süreçlerinden sorumlu olması gerektiği vurgulanıyor. Denetim, eğitim, politika geliştirme ve olay sonrası raporlama gibi süreçler LSO tarafından yürütülmeli.
Lazer kanser yapar mı?
Lazer ışığı iyonize edici değildir, yani DNA'ya zarar verecek kadar güçlü radyasyon içermez. Bu nedenle kanser yapma riski, X-ray gibi iyonize edici radyasyonlara kıyasla son derece düşüktür. Ancak lazerin uygulandığı bölgede yanlış kullanım, dokuya aşırı ısı verilmesi, ya da yanık oluşumu gibi durumlar söz konusuysa, bu durumlar dolaylı sağlık sorunlarına yol açabilir ama yine de doğrudan kansere neden olduğu bilimsel olarak kanıtlanmamıştır.
Not: Estetik ya da dermatolojik lazer işlemlerinden sonra güneşten korunmamak, cilt hasarına sebep olabilir ama bu da kansere neden olan bir etken değil, yanlış uygulamaya bağlı risk faktörüdür.
Güvenli Bir Lazer Uygulaması İçin Altın Kurallar

- Kullanılan tüm ekipmanlar yıllık olarak denetlenmeli.
- Tüm personel, kullanılan lazer tipi hakkında eğitim almalı.
- Göz koruyucular, lazer dalga boyuna uygun seçilmeli.
- Lazer odaları için erişim kontrolü ve uyarı sistemleri kurulmalı.
- Kullanım öncesi test ve kalibrasyon mutlaka yapılmalı.
Lazer teknolojisi sağlıkta devrim niteliğinde çözümler sunsa da, bu imkanların doğru ve güvenli kullanımı, ancak bilgi ve denetimle mümkündür. Eğitim almamış personel, eksik prosedürler ve denetlenmeyen uygulamalar, fayda yerine ciddi zararlara yol açabilir. Bu nedenle lazer tedavilerinde gerçek güvenlik; bilinçli uygulayıcılar, yazılı kurallar ve düzenli kontrollerle sağlanabilir.
Kaynak: https://pmc.ncbi.nlm.nih.gov/articles/PMC3799025/