Yağlı güreşin kalbi bir kez daha Edirne’de atıyor. 663. kez düzenlenen Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri için sabahın ilk ışıklarıyla Sarayiçi’ne gelen binlerce güreşsever, er meydanında tribünleri doldurdu. Farklı yaş gruplarından seyirciler, heyecanla pehlivanların kıyasıya mücadelesini takip etti.
"56 Yıldır Kırkpınar Aşkıyla Yaşıyorum"
Sinop’tan gelen 78 yaşındaki Şeref Günay, Kırkpınar’a duyduğu tutkuyu yıllara meydan okuyarak sürdürüyor. Bastonuna dayanarak alana gelen Günay, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 56 yıldır bu heyecanın bir parçası olduğunu belirtti. Gece yarısı yola çıktığını ve sabaha karşı Edirne’ye ulaştığını anlatan Günay, şu ifadeleri kullandı:
“Ayağımda menisküs yırtığı var ama güreşlerden vazgeçemem. Kırkpınar, Türkiye’nin en özel yeri. Ata sporumuzu yaşatmak için her yıl buradayım. Ben de tansiyon hastasıyım, ama buraya gelince adeta iyileşiyorum. Bastonu yanımdan ayıramıyorum ama bu tutkudan da kopamıyorum.”
"750 Kilometre Sırf Bu Heyecan İçin Geldik"
Aydın’dan 750 kilometre yol kat ederek Edirne’ye ulaşan 65 yaşındaki Yüksel Taşkın da Kırkpınar heyecanını yerinde yaşamak isteyen binlerce isimden biri. Taşkın, güreşlerin kendisi için adeta bir tutku olduğunu belirterek, “10-15 kişilik bir grupla minibüs tuttuk, buraya geldik. Bizde deve güreşi meşhurdur, ama Kırkpınar bambaşka. Özellikle başpehlivan Ali Gürbüz ve Orhan Okulu'nun karşılaşmalarını izlemek büyük keyif” dedi.
"Bu Geleneği Yaşatmak Hepimizin Görevi"
Zonguldak’tan gelen Bayram Uludağ ise Kırkpınar’ın sadece bir spor organizasyonu değil, aynı zamanda kültürel bir miras olduğunu söyledi. Ata sporunun ruhunu yaşamak için Edirne’ye geldiğini belirten Uludağ, “Güreş bizim kimliğimiz. Bunu sadece televizyondan izlemek yetmez, yerinde yaşamak gerek” diye konuştu.
Gelenek, Tutku ve Heyecan Bir Arada
Kırkpınar Yağlı Güreşleri, her yaştan insanı bir araya getirerek ata sporuna olan bağlılığı gözler önüne seriyor. Sarayiçi Er Meydanı’nda yaşanan bu büyük buluşma, Türkiye'nin dört bir yanındaki güreş tutkunlarının ortak bir kültürel paydada nasıl kenetlendiğini bir kez daha ortaya koyuyor.