Avrupa genelinde çocuklar arasında hızla yaygınlaşan siber zorbalık, OECD’nin 2025 tarihli kapsamlı incelemesiyle yeniden gündemin merkezine yerleşti. Rapor, her ülkede artış gösteren çevrim içi zorbalığın en yoğun baltık bölgesinde görüldüğünü, pandemi döneminin bu yükselişi belirgin biçimde hızlandırdığını ve aile yapısının risk oranında kritik bir rol oynadığını vurguluyor.
avrupa haritasında yükselen bir tehdit
Son veriler, 2021–22 döneminde siber zorbalık oranlarının İspanya’daki yüzde 7,5 seviyesinden Litvanya’daki yüzde 27,1’e kadar geniş bir aralıkta seyrettiğini gösteriyor. OECD ortalaması ise yüzde 15,5’e ulaşmış durumda.

Son birkaç ayda en az bir kez siber zorbalığa maruz kaldığını bildiren gençlerin (11, 13 ve 15 yaşındakiler) % payı
Bu tabloya Baltık ülkeleri, Birleşik Krallık ve İrlanda’nın en çok etkilenen bölgeler olarak yansıması, uzmanların dikkatini dijital erişim ve kültürel dinamikler üzerine çekiyor. Raporun en çarpıcı bulgusu, 29 ülkenin tamamında siber zorbalığın artmış olması. Bu artışın, dijital iletişimin çocukların gündelik yaşamına daha erken ve daha yoğun dahil olmasıyla paralellik gösterdiği belirtiliyor.
dijital eşitsizlikler ve kültürel farkların etkisi
UNESCO’nun zorbalık ve siber zorbalık alanındaki başkanlık görevini yürüten uzmanlar, ülkeler arasında görülen bu farklılıkları teknolojik yoğunluk, toplumsal normlar ve eğitim politikalarının birleşik etkisiyle açıklıyor. Bazı ülkelerde çevrim içi etkileşimlerin daha agresif iletişim biçimlerini normalleştirmesi, gençlerin çevrim içi risklere daha çok maruz kalmasına yol açıyor. Aynı zamanda, dijital okuryazarlığın müfredata yerleştiği eğitim sistemlerinde çocukların çevrim içi zorbalığa karşı daha güçlü koruma mekanizmalarına sahip olduğu görülüyor.
pandemi sonrası görünür hale gelen kırılganlık
2017–18 dönemine kıyasla tüm ülkelerde artış kaydedilmesi, COVID-19 Pandemisi sırasında çevrim içi ortamlara yönelen sosyal yaşamın etkisini gözler önüne seriyor. Okulların kapanmasıyla birlikte dijital platformlar hem iletişim alanı hem de çatışmaların yeni zeminine dönüşmüş durumda. Uzmanlar, akran ilişkilerinin çevrim içi mecralara taşınmasının gençler arasında sorumluluk duygusunu zayıflatabildiğini ve daha sert davranışların kolaylaşabildiğini belirtiyor.
kırılgan gruplar: kız çocukları ve tek ebeveynli haneler
OECD ortalaması incelendiğinde kız çocuklarının siber zorbalığa maruz kalma oranının yüzde 16,4 erkek çocuklarının ise yüzde 14,3 olduğu görülüyor. Bu fark, sosyal medya temelli iletişimde daha yoğun yer alan kız çocuklarının içerik paylaşımı ve çevrim içi görünürlük üzerinden daha fazla hedef haline gelmesiyle açıklanıyor. Bu yapısal farklılık, birçok ülkede beş puanı aşan bir açık yaratıyor.
aile yapısının gölgede kalan etkisi
Raporun dikkat çeken bir diğer bulgusu, tek ebeveynli ailelerde yetişen çocukların siber zorbalığa maruz kalma oranının yüzde 19,8 ile iki ebeveynli ailelerdeki çocukların belirgin biçimde üzerinde olması. Uzmanlar, aile içindeki zaman ve kaynak baskısının çocukların çevrim içi aktivitelerinin daha az izlenmesine yol açabileceğini, bunun da riskleri yükselttiğini ifade ediyor. Aynı zamanda bu çocukların sosyal bağ kurabilmek için daha fazla internet ortamına yöneldiği, böylece daha geniş bir dijital risk alanına adım attıkları belirtiliyor.