Johns Hopkins Üniversitesi'nde gerçekleştirilen dikkat çekici bir araştırma, yapay zekâ sistemlerinin insanlar arası sosyal etkileşimleri doğru analiz etme konusunda önemli sınırlamalara sahip olduğunu gözler önüne serdi.
Gelişen yapay zekâ teknolojileri hayatın pek çok alanında insanlara destek sunarken, sosyal etkileşim gibi incelikli konularda insan zekâsının hâlen ön planda olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Johns Hopkins Üniversitesi’ndeki bilim insanları, insan beyniyle yapay zekâ modellerini karşılaştırmalı olarak test etti.
Araştırma kapsamında hem insanlara hem de 350’den fazla farklı yapay zekâ sistemine yalnızca üç saniyelik kısa videolar izletilerek sosyal etkileşimleri değerlendirmeleri istendi. İnsanlar yüksek oranda tutarlı yanıtlar verirken, yapay zekâ modelleri çelişkili sonuçlar ortaya koydu.
Görüntü ve Video Modelleri Yetersiz Kaldı
Yapılan testler, görüntü tabanlı modellerin insan etkileşimlerini analiz etmekte başarısız olduğunu gösterdi. Video modelleri biraz daha iyi performans sergilese de, beyin aktivitesini öngörmede sınırlı kaldı. En iyi sonuçları ise dil modelleri verdi; ancak onlar da insan davranışlarını yalnızca kısmen doğru tahmin edebildi.
Bu durum, özellikle otonom sistemler, insansı robotlar ve güvenlik odaklı yapay zekâ uygulamaları için önemli bir eksiklik anlamına geliyor. Çünkü bu sistemlerin insan davranışlarını doğru yorumlaması, hem güvenlik hem de toplumsal entegrasyon açısından büyük önem taşıyor.
Yapay Zekâ İçin Temel Bir Engel mi?
Araştırmacılar, bu başarısızlığın kökeninde yapay zekânın gelişiminde esinlenilen nörolojik yapıların yattığını ifade ediyor. Mevcut modeller, sabit görselleri analiz eden beyin bölgelerinden yola çıkarak inşa edilmiş durumda. Oysa sosyal etkileşimler gibi dinamik sahneleri anlamlandırmak, beynin farklı ve daha karmaşık bölgelerinin işidir.
Araştırmanın başyazarı Kathy Garcia, konuyla ilgili şu çarpıcı değerlendirmeyi yaptı:
“Yüz tanıma ve nesne algılama gibi görevlerde AI büyük ilerleme kaydetti. Ancak hayat durağan değil; artık yapay zekânın hikâyeyi, ilişkileri ve bağlamı da anlaması gerekiyor.”