Yeni Birlik Gazetesi
Yeni Birlik Gazetesi Teknoloji Teknoloji devleri sessizce “Kurumsal Diktatörlük” mü inşa ediyor?

Teknoloji devleri sessizce “Kurumsal Diktatörlük” mü inşa ediyor?

Gil Duran’ın ortaya koyduğu “Nerd Reich” teorisi, Silikon Vadisi elitlerinin demokrasiyi baypas ederek yeni bir güç düzeni kurmaya çalıştığını öne sürüyor.

MUHABİR: Bülent Çolakoğlu

Dünyanın en güçlü şirketleri arasında yer alan teknoloji devleri, yalnızca ürünleriyle değil, siyasal vizyonlarıyla da giderek daha fazla gündeme geliyor. The Verge’ün podcasti “Decoder”a konuşan teknoloji gazetecisi Gil Duran’a göre, bazı Silikon Vadisi milyarderleri, demokrasi yerine "teknolojik feodalizme" dayalı bir gelecek inşa etmeye çalışıyor. Bu yeni düzene Duran’ın verdiği isim oldukça çarpıcı: Nerd Reich(Nerd İmparatorluğu). Tam karşılığı olmasa da nerd kelimesi Türkçe'ye “zeki ama ucube tip” ve “inek öğrenci” şeklinde çevrilebilir.

“Demokrasi çökecek, biz hazır olacağız”

Duran’ın analizine göre, Palantir’in kurucusu Peter Thiel, Elon Musk, yatırımcı Marc Andreessen, Coinbase CEO’su Brian Armstrong ve OpenAI CEO’su Sam Altman gibi isimler, liberal demokrasinin sona ereceğine inanıyor. Onların vizyonu, seçilmiş hükümetler yerine, teknolojiyi kontrol eden şirketlerin yönettiği dijital derebeylikler yani “network state” modelleri ve "özgürlük şehirleri". Buna kısaca “Tekno Feodalizm” denebilir.

Bu fikrin arka planında, aşırı sağcı yazar Curtis Yarvin’in yazıları ve yatırımcı Balaji Srinivasan’ın kripto-libertaryen görüşleri gibi ideolojik altyapılar yer alıyor. Duran’a göre bu milyarderler açık açık konuşmasa da attıkları adımlar, hukuk devleti yerine sermayeye dayalı bir düzeni hedeflediklerini gösteriyor.

Andreessen’in manifestosu ve "sosyal sorumluluğa savaş"

Marc Andreessen’in 2023 yılında yayımladığı “Techno-Optimist Manifesto” da bu vizyonun ipuçlarını taşıyor. Manifestoda Andreessen, teknolojinin serbestçe gelişmesinin, demokrasiden daha önemli olduğunu savunuyor ve “sürdürülebilirlik”, “güvenlik”, “etik” gibi kavramları açıkça hedef alıyor.

Duran’a göre bu söylem yalnızca bir retorik değil; milyarlarca dolarlık yatırımlar, politik lobi faaliyetleri ve kamuya duyulan güveni sistematik biçimde aşındıran kampanyalarla destekleniyor.

Tarih tekerrür mü ediyor?

yüzyılın sonlarında ABD işçi sınıfı, dönemin “soyguncu baronlarına” karşı örgütlenerek önemli kazanımlar elde etmişti. Ancak bugün bu kazanımların büyük bölümü, sendikasızlaştırma, taşeronlaşma ve hukukî boşluklarla aşındırılmış durumda.

Duran’a göre bugünün teknoloji milyarderleri, 20. yüzyılın sanayi zenginlerinden çok daha fazla güce sahip. Üstelik, yapay zekâ gibi yeni teknolojilerle iş gücü üzerindeki etkileri çok daha derin olacak.

“yaşamak için bir milyarderin onayına ihtiyaç duyuyorsak…”

Duran, “Yapay zekâ milyonlarca işi ortadan kaldıracak” diyen CEO’lara şu soruyu yöneltiyor: “Peki işsiz kalan bu insanlar ne yapacak? Çocuklarının geleceği ne olacak? Eğer yaşamak için bir milyarderin onayına ihtiyaç duyuyorsak, bu sistemin adı hâlâ demokrasi mi?”

Bu sorular, yalnızca teknolojik dönüşümün değil, aynı zamanda siyasal sistemin nereye evrileceği konusunda da ciddi bir uyarı niteliği taşıyor. Duran’ın çerçevesini çizdiği distopyaya karşı, çözüm ise klasik ama etkili: Demokratik mücadele ve kolektif örgütlenme.