Nar Ağacının Gölgesinde Yeniden Başlayan Hatıralar
Selanik’te, Ali Rıza Efendi’nin diktiği nar ağacının gölgesi altında yükselen Atatürk Evi, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatının 87’nci yıl dönümünde tarihî bir dönüşüme sahne oluyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) iş birliğiyle yürütülen restorasyon projesiyle yapı, 1953’teki özgün hâline kavuşturuldu. 315 metrekarelik üç katlı yapının iç ve dış tüm unsurları, titizlikle restore edilerek Atatürk’ün çocukluk izlerini taşıyan bir tarih belgesi niteliği kazandı.
1000’den Fazla Eser Yeniden Selanik’te
Ankara Cumhuriyet Müzesi, Edirne ve Kırşehir müzelerinin koleksiyonlarında yer alan çok sayıda eser, Ankara Restorasyon ve Konservasyon Bölge Laboratuvarı’nda onarıldıktan sonra diplomatik kargo ile Selanik’e gönderildi. Toplamda 1.005 kitap, 14 tarihi obje, 50 demirbaş eşya ve Cumhurbaşkanlığı mührü replikası da dahil olmak üzere yüzlerce unsur müzenin yeni sergileme düzeninde yerini aldı.
Yapının bodrum katı “Evin Tarihçesi”, orta katı “Etnografik Sergi”, üst katı ise “Atatürk’ün Selanik Yılları” temasıyla ziyaretçileri karşılayacak. Eserde öne çıkan belgeler arasında 1878 tarihli tapular, Afet İnan’ın çizimleri, Selanik Askeri Rüştiyesi’nin arşiv fotoğrafları ve Rahmi Pehlivanlı’ya ait Atatürk Evi tablosu bulunuyor.
Kültürel Diplomasiye Örnek Bir Proje
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada projenin yalnızca mimari bir yenileme olmadığını, aynı zamanda kültürel miras ve diplomatik hafıza açısından büyük önem taşıdığını vurguladı; “Atatürk’ün hatırasına duyduğumuz saygıyla bu kıymetli mirası yeniden hayata kazandırıyoruz. Burası artık sadece bir müze değil; tarihimize ve ortak kültürel mirasımıza ışık tutacak bir diplomasi merkezidir.”
9 Kasım’da Açılıyor
Restorasyonu tamamlanan Selanik Atatürk Evi, 9 Kasım 2025’te düzenlenecek törenle yeniden ziyarete açılacak. Açılış, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un katılımıyla gerçekleşecek. Etkinlik, hem Atatürk’ün anısını yaşatmak hem de Türk–Yunan dostluğuna vurgu yapmak açısından simgesel bir önem taşıyor.