Yeni Birlik Gazetesi
Yeni Birlik Gazetesi Videolar Kültür Sanat Tanburun gölgesinde bir usta:Tanbûrî Cemil Bey

Tanburun gölgesinde bir usta:Tanbûrî Cemil Bey

Tanburun büyülü sesiyle Türk musikisini dönüştüren Tanburi Cemil Bey, ölümünün 109. yılında hâlâ dinleniyor, hâlâ öğretiyor, hâlâ yankılanıyor.

Türk musikisinin abidevi isimlerinden Tanbûrî Cemil Bey, ölümünün 109. yılında sadece bir sanatçıyı değil, bir zamanı, bir duyguyu ve bir estetiği yeniden hatırlatıyor.
1871 veya 1873 yılında İstanbul Fatih’te doğan Cemil Bey, daha çocuk yaşta tanbur, keman, kanun ve kemençeyle tanıştı. Kısa sürede sazı dile getiren değil, sanki sazla konuşan bir virtüöz olarak tanındı.

Yalnızca tanburun değil, yaylı tanburun da mucidi olan Cemil Bey

 Klasik Türk musikisinde yeni bir çalım tekniği ve icra dili yarattı. Onun ellerinde tanbur, bir çalgıdan çıkıp bir hafızaya, bir zamana dönüştü. Ferahfeza Saz Semâî, Şedd-i Araban Peşrevi, Hicazkâr Taksim gibi eserleri, sadece müzik değil; bir estetik hafızanın aynası oldu.

Plak kayıtlarında saklı taksimleri, hâlâ günümüz müzisyenlerine ilham veriyor

Onun sesinde İstanbul’un rüzgârı, sokakların hüznü, sarayların zarafeti var. Tanburun her teliyle zamanın dışında bir tını yakalayan Cemil Bey, dinleyicisine notalardan çok duygular fısıldadı. Bu yönüyle yalnızca bir müzisyen değil, adeta bir çağın hafızasıdır.

28 Temmuz 1916 gecesi henüz 45 yaşında hayata gözlerini yuman usta, bedenen bu dünyadan ayrılsa da sesi hâlâ bizdedir. Merkezefendi Mezarlığı’na defnedilen Tanbûrî Cemil Bey’in gerçek mezarı ise, hâlâ dönmekte olan o eski taş plaklardadır.

Yahya Kemal'in dizelerinde ölümsüzlük

Yalnızca müzik dünyasında değil, edebiyat çevrelerinde de derin izler bırakan Tanbûrî Cemil Bey, Yahya Kemal Beyatlı’nın şu iki mısrasında ölümsüzleşmiştir:

“Zihnim bu şehirden, bu devirden çok uzakta,
Tanbûri Cemil Bey çalıyor eski plâkta.”

Bu dizeler, onun yalnızca bir sanatkâr değil; geçmişin sesi, zamanın tanığı ve İstanbul’un ruhu olduğunu fısıldar. Bir eski plakta çalan sesiyle bizi hem geçmişe götürür, hem içimize. 
 

Bugün Tanbûrî Cemil Bey’i anmak, sadece bir müzisyeni hatırlamak değil; bir kültürü, bir zevki ve bir medeniyet zarafetini yeniden düşünmektir.