İstanbul’un gözbebeği Ayasofya, bu kez yer altındaki gizemli yapılarıyla gündemde! Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen temizlik ve restorasyon çalışmaları sırasında, Ayasofya’nın altındaki tüneller, mahzenler ve mezarlar gün yüzüne çıkarılıyor. Bu keşif, yalnızca Türkiye’de değil, tüm dünyada heyecan yarattı.
Ayasofya’nın Yer Altı Yapıları İlk Kez Ortaya Çıkıyor
Ayasofya Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Hasan Fırat Diker, kamuoyunu heyecanlandıran bu keşifle ilgili önemli açıklamalarda bulundu. 5 yıl önce başlatılan mimari görselleştirme çalışmaları, Ayasofya’nın yer altındaki gizemli yapılarının detaylarını ortaya koydu.
Diker’in verdiği bilgilere göre, Ayasofya’nın altında yaklaşık bir kilometre uzunluğunda tüneller, mahzenler ve mezarlar bulunuyor. Bu alanların büyük kısmı, Ayasofya ile yaşıt yani yaklaşık 1500 yıllık. Hatta bazı bölümler mevcut yapıdan daha eski dönemlere dayanıyor!
Yer Altındaki Bu Yapılar Hangi Sırları Barındırıyor?
Ayasofya’nın yer altı yapılarının bugüne kadar ihmal edildiğini belirten Diker, “Yapılacak temizlik ve restorasyon çalışmalarıyla arkeolojik bulgular ilk kez kamuoyuna sunulacak. İçinde İstanbul’un tarihine ışık tutacak nitelikte eserler bulunabilir,” dedi.
Restorasyon kapsamında, bu yapılar yalnızca temizlenmekle kalmayacak, aynı zamanda bazı bölümleri halka açık hale getirilecek. Tarihin tozlu sayfalarından çıkarılacak bu yapılar, ziyaretçilere Ayasofya’yı bambaşka bir gözle görme şansı sunacak.
Ayasofya’nın İklimi Bile Değişebilir
Prof. Dr. Hasan Fırat Diker, yalnızca tarihi değil, Ayasofya’nın çevresel yapısına da katkı sağlayacak bir çalışmaya imza atıldığını söyledi. “Yer altı yapılarının temizliği, Ayasofya’nın iklimlendirme sistemini ve nefes almasını olumlu etkileyecek,” diyen Diker, bu restorasyonun uzun vadeli ve kapsamlı bir çalışma olduğunu belirtti.
Mezarlar, Mahzenler ve Tüneller: Ayasofya’nın Altındaki Dünya
Ayasofya’nın altında bulunan revaklı avlunun altındaki bölümlerin, Ayasofya ile aynı dönemde inşa edildiği ve mezar alanlarının daha eski olduğu değerlendiriliyor. Bu mezarlar, yalnızca İstanbul tarihi için değil, dünya kültür tarihi açısından da büyük önem taşıyor.
Diker, yapılacak çalışmaların ardından elde edilen bulguların, Ayasofya Müzesi arkeolojik yapılarının denetiminde inceleneceğini ve değerli eserlerin gün yüzüne çıkarılacağını söyledi.
Türkiye’nin Kültürel Mirasına Büyük Katkı
Prof. Dr. Hasan Fırat Diker, bu kapsamlı çalışmanın Cumhuriyet tarihinin en büyük restorasyonlarından biri olduğunu belirtti. Hem üstyapının hem de altyapının ele alındığını ifade eden Diker, “Bu restorasyon, İstanbul’a yeni bir tarih penceresi açacak ve Ayasofya’ya olan ilgiyi daha da artıracak,” dedi.
Bu çalışmayla birlikte, Ayasofya yalnızca bir ibadet yeri değil, aynı zamanda tarihe ışık tutan arkeolojik bir merkez haline gelecek.
