Türkiye’de son yıllarda Tarım ve Orman Bakanlığı'nın taklit ve tağşiş listeleri sayesinde birçok gıda sahteciliği gün yüzüne çıkarılırken, 40 yıl öncesine ait bir haber geçmişin denetim zafiyetlerini gözler önüne seriyor. 1985 yılında İstanbul'da bir salam ve sosis fabrikasında domuz eti kullanıldığı tespit edilmesine rağmen, işletmeye yalnızca “10 gün mühlet” verilmişti.
Gıda Denetimlerinde Gelinen Nokta: Dün ve Bugün
Bugün, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın yayımladığı taklit ve tağşiş listeleri sayesinde tüketiciler daha bilinçli hale gelirken, sucuk, salam ve sosis üreticilerinde at, eşek ve domuz eti gibi unsurların tespiti kamuoyunda infial yaratıyor. Bakanlığın yanı sıra belediyelerin gerçekleştirdiği denetimlerde de bozuk ve bekletilmiş etler, kurtlanmış kıyma makineleri gibi skandallar ortaya çıkıyor ve birçok işletme mühürlenerek kapatılıyor.
Ancak bu denetim anlayışı ve cezai yaptırımlar, geçmişte bugünkü kadar etkili değildi.
1985’te Domuz Eti Tespit Edildi, Ceza Yerine Uyarı Verildi
23 Kasım 1985 tarihli Türkiye Gazetesi'nde manşetten verilen habere göre, İstanbul Kartal’daki bir salam ve sosis fabrikasında domuz eti kullanıldığı ortaya çıktı. Sağlık ekipleri, dana eti ile domuz etinin aynı ortamda karıştırıldığını tespit etti. Ancak bu ciddi ihlale rağmen, işletmeye yalnızca gerekli hijyen şartlarını sağlaması için 10 gün süre tanındı.
Fabrikatörün Savunması: “En Dürüst Biziz”
Denetim sırasında soruları yanıtlayan fabrika sahibi, “İstanbul’da on dürüst imalat yoktur, bizden daha kötüleri var” diyerek kendini savundu. Domuz etinin salam ve sucuklara yaklaşık yüzde 10 oranında karıştırıldığını kabul etti. Ayrıca bu ürünlerin yalnızca küçük bakkallarda değil, büyük market zincirlerinde de satıldığını belirtti.
İkazla Kapatma Arasında Kalan Bir Dönem
Kartal Belediyesi Sağlık Ekipleri, fabrikayı kapatmak yerine sözlü uyarıda bulunarak şu ifadeleri kullandı: “Gayrı sıhhi şartlarda imalata devam ederseniz fabrikanızı kapatırız. Size 10 gün müsaade.”
Bu örnek, o dönemki denetim anlayışının ne denli yetersiz olduğunu ve tüketici sağlığının nasıl büyük riskler altında bırakıldığını gözler önüne seriyor.

Gıda Güvenliği Bilincinin Evrimi
Bugün ise benzer bir durumla karşılaşıldığında, gerek Tarım ve Orman Bakanlığı gerekse yerel yönetimler çok daha sert ve hızlı yaptırımlar uyguluyor. Tüketici bilincinin artması ve medya denetiminin güçlenmesi sayesinde gıda güvenliği konusundaki toplumsal duyarlılık da geçmişe kıyasla oldukça yüksek.